Bodrum'un çarşı tarafındaki sokakları

Bu hafta Bodrum'da hava hep soğuk gitti. Pazartesi sabahı saat 07:45 sıralarında ben yolcu uğurlamak için arabamla havalimanına doğru evden yola çıkarken sulu kar atıştırdı. Aynı sırada Ortakent'in tepelerine kar yağmış. Kar dediysem birkaç dakika süren bir şey. Ama olsun, burası için ilginç. Hayatında hiç kar görmemiş çok sayıda insan var olduğunu düşünürseniz.


Begonvil olmadan Bodrum sokağı eksik kalır

Bazı sokaklarda iki motorsiklet yanyana geçmekte zorlanır
Kartpostal gibi bir görüntü. Tipik Bodrum evi, begonvil ve dar sokak






Gökyüzü bütün hafta hep açıktı, bu da gündüz ısınan havanın yukarı kaçmasına neden oluyor ve ayaza çeviriyor. Bulutlu hava yorgan gibi kasabanın üstünü örttüğünde ise ısı kaçamıyor. Hal böyle olunca geceleri ilerleyen saatte ısı sıfıra ve çarşamba gecesi sıfırın da altına indi. Böylece Bodrum'un gece ayazı hafta içinde iflahımızı kesti. Tamam, şimdi Doğu ve İç Anadolu'nun soğuğuyla kıyaslayınca ne ki diyenler olabilir. Ama burası için, bu coğrafya için bu şartlar normal değil. Bildiğiniz soğuk işte. Üstelik denizin rutubetiyle birleşip şiddetli karayeli arkasına alınca insanın ellerini çatlatan soğuk yapıyor.





Yukarıdaki evin restorasyondan önceki hali

Seyfi Bar'ın sokağı


Barlar sokağının yaz hali
Bunun da tadı var, o ayrı. Salı gecesi benim kadim meyhane arkadaşım Ahmet ile beraber Mahmut Kaptan'a gittik. Soğukta yürüyüp, üşümüş olarak kaptanın mekana gelip, direkt rakıları söyleyip sohbete başladık. Epey yendi, içildi. Gece uzadı. Mahmut Kaptan'da "hadi bana eyvallah" deyip çıkmak çok zor. Cumartesi geceleri kalabalık olduğu için bunu yapabiliyorsunuz ama hafta arası akşamlar genellikle kaptanla karşılıklı oturup sohbete başlıyoruz. Denizdeki maceraları, Yunan adalarındaki gençlik maceraları (!), Bodrum'un eski hali, oradan buradan derken gece uzuyor. Şikayetçi miyiz? Asla...









Bu hafta coğrafi havaların yanı sıra ruhi havalar da pek sıcak değildi. Hrant Dink davasının sonucu bu ülkede yaşayan, insanlıktan ve uygarlıktan nasibini almış herkesi yaralamış olmalı. Bu ülkeyi benden daha çok seven birinin öldürülmüş olması yeterince felaketken bir de mahkemenin kararı hala açıkta kanayan yaranın üstüne tuz biber ekti. Bu olanlar, bu ülkeye sadece ve sadece Bodrum yüzünden katlandığımı bir kere daha bana düşündürdü. Burası da olmasa herhalde bir Yunan adasına gider yaşardım diye düşünüyorum. Çok ciddiyim.


Neyse; madem burada yaşayabiliyorum, o zaman buranın tadını çıkarmaya çaba gösterme konusunda kararlılığımı sürdürmem lazım. Bodrum bana çok ama çok iyi geliyor. Buraya yerleşmeyi aklından geçirenlerin de geç olmayan bir gelecekte bu tadı yaşayabilmesini isterim. Bu ülke "her canlı ölümü tadacaktır" lafını kendine hayat felsefesi edilmiş zihniyetin çoğunluğuyla yönetiliyor olsa da, yeryüzünde de cennet olabileceğine inanalar olarak Bodrum'un varlığını göz ardı etmeyelim. Ve şimdi Çarşı bölgesinde gezinelim. Bir ara Mahmut Kaptan'a uğramayı ihmal etmeden tabii.



Yorumlar

  1. Ben de Bodrum'da yaşayan birisi olarak fotoğraflara keyifle baktım. Bodrum her zaman güzel, kışın da yazın da...

    YanıtlaSil
  2. Eşimle geçen gün Bodrum'u andık. Bitez'deki evimizi hep özlüyoruz ama kışın gitmek kısmet olmuyor iş nedeniyle. Fotoğraflar çok güzel. Özledim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bodrum'da ne iş yaparım?

Bodrum'da nereye yerleşilir?

Bodrum'a tatil için geliyorsunuz. Peki nereye geliyorsunuz?