Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yalıkavak doğumlu Neriman

Resim
Bu hafta hayvan hakları ile ilgili hafta olunca, ben de blogda bugünü Neriman'a ayırdım Neriman kedimin adı. Türk filmlerindeki hafif vamp kadın tiplemesinin bende çağrıştırdığı isim bu, o yüzden adını Neriman koydum. Bizi bulduğunda 1 aylığı biraz geçmişti herhalde. 2009 yılının Kasım ayının güneşli bir Cumartesi günü Bodrum’daki evden Yalıkavak’taki eve gitmiş, verandada oturuyorduk ki yakında bir yerden miyavlama sesi duyduk. Hemen yan balkondan bağırıyormuş. Sonbaharın sonları geldiğinde Yalıkavak’ta emekliler dışında pek kimse kalmaz. Nereden gelmişse gelmiş, sahil bölgesinde bizi buldu. Bodrum’daki eve alalım ısrarlarına kulak tıkayıp ufaklığı verandada bıraktım. Bir hayvanın sorumluluğunu almak istemememin yanısıra ara ara işlerim için İstanbul’a gittiğimden kediyi ne yapacağım, kime bırakacağım diye de düşündüğümden yüz vermedim. Ama itiraf edeyim o akşam da zor uyudum, ya köpekler saldırırsa filan... Sonuç? Tabii ki Neriman 3 yıldır benimle beraber. Ertesi sabah ilk

Yalıkavak'ta rutin bir hafta

Resim
Tabii yazın burada günlerim sabah denize gir, öğlen uyu, akşam nerede yiyelim içelim rutininde geçmiyor. Öncelikle burada hayatı çalışmadan sürdürebilmek için bir finansör arayışındayım yeri gelmişken bunu buradan belirtmeyi görev sayarım. O finansör bulunana kadar kendi başımın çaresine bakmak durumunda olduğumdan çalışıyorum. Neyse ki işim laptopumun ve internet bağlantısının olduğu her yerden yapılabildiğinden burada yaşayabiliyorum. Burada yaşamak için para kazanmam, para kazanmam için de çalışmayı sürdürmem gerekiyor ya. İşte hal böyle olunca bazı haftalar oldukça sakin ve burası ölçülerinde normal ve sıradan geçebiliyor. Belki ara sıra buradaki normal geçen günlerimi, haftalarımı yazmam bloğu izleyenler için yararlı olabilir diye düşündüm. Hani hep laylom, hep Datça, Fethiye, Selimiye, Marmaris filan gezmiyorum, o bakımdan... İyisi mi geçtiğimiz bir haftayı aktarayım. Burada –yani halen yaz olduğundan Yalıkavak’ta- günlerim nasıl geçiyor, bir fikir versin.

Bodrum'da çok iyi şeyler yiyip, içiyoruz

Resim
İyi yemeğe verdiğim paraya acımam da üstüme başıma alacağım gömleğe, pantalona vereceğim paraya acırım. Hayata bakışım böyle, yapacak bir şey yok. Konuya fayda/maliyet açısından bakarsanız yediğiniz en fazla birkaç saat sonra yok olduğuna göre yemeğe yatırım yapmak akıllıca değil. Gençlik yıllarımda aile büyüklerimden bu konuda çok zılgıt yemişliğim vardır. Herkes ev alırken sen gece gezmelerine, yemeğe para saçıyorsun derlerdi. Bayram harçlığıyla yaşıtlarım kıyafet veya top falan alırken, ben harçlığı o yaşta bile yemeğe veya gezmeye yatırır ertesi güne dımdızlak uyanırdım. Üniversitede grafik eğitimi yıllarımda ikinci sınıftayken ilk işimi almıştım. Yaz tatilinde yaptığım o işten ciddi para kazanmıştım. O yaştaki gençten beklenen o parayı kışın gerektiğinde harcaması için biriktirmesi olur değil mi? Ben ise o parayla hayatımda ilk defa Bodrum’a gelmiş, o zamanlar Bodrum’un en pahalı iki mekanı Körfez ve Han’da paraları yemiş, onbeş günde sıfırı tüketmiştim. Çok iyi hatırlıy