Bodrum, Bodrum'lu ve başkanı Mehmet Kocadon
Dün Muğla’da yapılan
ikinci duruşmada, Bodrum belediye başkanı Mehmet Kocadon tahliye oldu.
Bodrum’da yaşayanlar içinde Kocadon’a kişisel garezi olanlar hariç, kimse onun
rüşvet için çete kurduğuna inanmıyordu zaten. Gerek kişiliği, gerek aile görgüsü buna
engel. Kocadon Ailesi Bodrum’un Müskebi bölgesinin köklü ailelerindendir.
Müskebi’ye şimdi Ortakent deniyor. Ailenin direği olan anneleri hani halk deyişiyle
“güngörmüş” bir kadın. Sağlam bir kişiliği, otoriter bir havası var. Mehmet
Kocadon’un abisi Mahmut Kocadon da Bodrum Ticaret Odası’nın
başkanlığını yürüten çok sevimli bir Bodrum insanı. İki kardeş de kendi
mevkilerinde gerçekten Bodrum için çalışıyorlar. Burada yaşayanlar da bu hakkı
teslim ediyor.
Bodrum'lu, başkanları tutuklandıktan sonra durumu sineye çekmedi, tam tersine sesini yükseltti |
Ben Bodrum’a yerleşeli öyle uzun yıllar olmadı. Üçbuçuk yıl içinde Bodrum’da inanılmaz işler yapıldı.
Sadece Bodrum ölçeğine göre söylemiyorum, gerçekten yapılanlar az buz değil.
Eskiden de Bodrum’a gelir giderdim. Ne zaman fırtına olsa saatler hatta bazen gün
boyu süren elektrik kesintileri olurdu. Telefonlar susardı. Bunları artık
yaşamıyorsak, yapılan yatırımların sonucudur. Alt yapı dışında üst yapıya da
çok emek harcandı. Bodrum bugün -gayet iddialı bir laf gibi gelebilir ama-
Türkiye’nin en temiz, en şık beldesi oldu. Kocadon bu işlerin tümüne bir anda
kalkıştığında etrafta “yapamaz, bitiremez” diyenleri duyuyordum. Parası biter
dediler. Gitti Avrupa’dan kredi buldu yine çözdü. O dönemde iktidardan
yeterli desteği görmediğini yakinen biliyorum. Zaten bu iktidar kendinden
olmayana para vermek yerine soruşturma açmayı tercih ediyor.
Kocadon daha önce
Ortakent’in belediye başkanıydı. O zamanlar yolum Ortakent’e düştüğünde, eski
halini hatırlayıp olumlu değişime hayret etmiştim. Kocadon ismini de ilk o zaman
duymuştum. Daha sonra Bodrum başkanlığına aday olacağını öğrenince çok memnun
oldum. Bodrum oldum olası sağ partilere oy vermez. Aydınlık fikirli insanların
yeridir. Kocadon ailesi de geçmişinden beri CHP’li bir aile olarak bilinir.
Mehmet Kocadon’un da Bodrum’a CHP’den aday olması beklediğimiz bir şeydi ama
gel gelelim CHP’nin kuruluşundan beri var olan hastalığı Bodrum’da da nüksetti
ve o zamanın başkanı Baykal, eski başkanın bir dönem daha devam etmesini
istedi. O kişiyi ben tanımıyorum çünkü o zaman burada yaşamıyordum. Ama
bildiğim birşey var, Bodrum o dönemlerde biraz önce dediğim gibi elektriği
kesilen, iletişimi aksayan, yazın suyu olmayan, yolları eğri büğrü bir
beldeydi. Muhtemelen o başkan Mazlum Ağan da iyi biriydi ama iyi bir belediye
başkanı olmadığı çok belliydi. İnsanlar CHP örgütüne etmeyin eylemeyin Kocadon’u
aday yapın dedilerse de dinletemediler. DP de Kocadon’a kapısını açtı ve
Kocadon DP’den aday oldu. Tabii ki seçildi çünkü Bodrum’lu kendisini iyi
tanıyordu, çalışkanlığını, dürüstlüğünü biliyordu ve oyu ona verdi. CHP de
kendi ayağına sıktığı kurşunla kaldı, Bodrum belediyesini kaybetti.
Bu ülkede iş yapıyorsan
arkandan konuşan bitmez. Ya çıkarlarına dokunuyorsundur, ya da çekememezlik su
yüzüne çıkar. Bodrum’da da böyle olduğuna eminim. Kocadon kısa zamanda çok iş
yapınca homurdananlar da oldu. Esnafın bir bölümü de yapılanların kendi
çıkarlarına olduğunu anlamayacak kadar dar görüşlü ve günlük düşündüğü için,
kışın önleri kazılınca söylenmeye başladı. O kadar saçmaladılar ki ben bile
kendimi tutamayıp bir ikisiyle tartıştım. Özellikle yiyecek içecek işiyle
uğraşan işletmelerin bir kısmının söylenmesine hiç anlam veremedim. Ölü sezonda önleri kazılıp kaldırım,
alt yapı işleri yapılırken geleceği düşünmeden davrandılar. Ama iş bittiğinde
önlerinde masa atacakları kaldırım birden iki misli genişleyince seslerini kestiler. "Bodrum
yayalar içindir" "Bodrum yürüyerek güzeldir" gibi sloganlaşmış felsefeyle çok iyi işler yapıldı. Şehir içinde araba yolu tek
şerite indi ve indirme/yükleme gibi işlemler için sık sık cepler yapıldı. Ama
özellikle İstanbul’dan gelen yaz tayfası, illa ki gideceği restoranın tam
kapısının önüne kadar gitmek istediğinden arıza çıkardılar. Arabasını herkese
gösterecek ya... Neyse ki sıkı denetimle zabıta pek göz açtırmadı da insanlar
arabalarını otoparka bırakıp yürümeye başladı.
Bodrum’a
yapılanları kısa kesiyorum. Çünkü o ayrı bir yazı dizisi olabilir. Bu yazıda amacım,
dün tahliye olup Bodrum’a dönerek tekrar aramıza katılan Kocadon’un gelişinin bendeki
izlerini aktarmak istiyorum.
Araba yolu tek şeride indirilip, yaya kaldırımları genişletildi |
Her şiddetli yağmurda taşan Azmakbaşı bölgesi ıslah edildi |
Tepecik camiine bitişik belediye kafeteryası yıkılıp başka yere taşındı, cami ortaya çıktı |
Belediye meydanı yapılırken |
Meydan bittikten sonra. Gerçi ben sadece taş zeminli alanı sevmedim ama Bodrum'a toplanma ve tören alanı lazımdı diyorlar |
Herşey bittikten sonra, Gemibaşı'nda genişleyen kaldırımda yemek yiyenler |
Dün akşam saatlerinde,
ben dahil hiç birimizi kimse zorlayarak o meydana götürmedi. Biz Gemibaşı’nda
yemek yerken telefonla konvoyun nerelerden geçtiğini öğrendik ve geliş saatini
kestirerek yemeğe ara verip meydana gittik. Meydanda binlerce kişi toplanmış
Kocadon’u bekliyordu. Coşku görülecek şeydi. Çoluk çocuk, genç, yaşlı herkes
oradaydı. Bence bu durumun iki nedeni var; Birincisi Kocadon’a olan güven,
sevgi ve inanç. İkincisi de Bodrum üzerine oynanan oyuna karşı duruş. Dün akşam
çok net bir mesaj verildi. Ey iktidardakiler ve güç sahipleri: Bodrum ile
uğraşma. Altında kalırsın.
Dünkü sevgi gösterisi ve
coşkulu karşılamadan sonra otoritenin Bodrum halkının karşısında duramayacağını anlayacağını ve başkanı görevine iade etmenin yolunu bulacağını düşünüyorum.
Çünkü daha dava başlamadan, çok değerli AKP hükümetinin çok değerli bakanı
İdris Naim efendinin başında olduğu İçişleri Bakanlığı Kocadon’u görevden aldı.
Duruşmayı beklemeden görevden almalarının iyi niyetli olmadığına inanıyorum.
Aynısını zamanında Yalıkavak belediye başkanı Mustafa Saruhan için de
yapmışlardı. Saruhan’ı iki kere görevden aldılar, Saruhan iki kere de aklandı
ve görevinin başına döndü. Şimdi sıra Kocadon’da. Kocadon’u tekrar başkan
olarak görmek istiyoruz. Çünkü onu biz seçtik, eğer gerek görürsek biz
seçmeyerek cezalandırırız. İdris efendiye sormaya gerek yok, neyin nasıl
olacağına Bodrum’lu karar verir.
Bodrum üzerinde oyunlar
oynandığına inanıyorum. Kendimce bunun ip uçlarını da görüyorum. TOKİ bakanının
ikide bir buralara gelmesi, sağlık personeline yapılan atamalarda türban
kriteri gibi işler... Haziran ayının sonunda İstanbul’un kurtuluşunun mehter
takımıyla Bodrum’da kutlanışı gibi abuk sabuk girişimler. Bunlar mide
bulandırıyor. Bodrum’lu aydınlık kafalıdır. Cahili de öyledir. 30’lu yıllardaki
mübadelede adalardan, özellikle Girit’ten göçenler Bodrum’a açık fikri, serbest
düşünceyi getirmişler. Yıllar içinde bu kültürle yoğrulmuş Bodrum’luların kimi
ramazan ayında ibadetini yapar kimi içkisini içer. Kimi camiden çıkıp meyhaneye masaya oturur. Kimse kimseye karışmaz. Bu
da AKP zihniyetinin tahammül edemediği bir durum tabii. Ama Kocadon’un
tutuklanması ve sonrasındaki süreçte Bodrum’lunun hem başkanına hem Bodrum’a
sahip çıkmasıyla, Ankara’daki karanlık kafalarda belki ampul yanar da Bodrum’da
hiç varlık gösterememelerinin nedenini arayıp bulurlar. Ne dersiniz? Çok iyimser oldu, okuyunca ben de farkettim şimdi.
Bodrum Türkiye’nin, Ege’nin
aydınlık yüzüdür. Bunun değişmesine ne Bodrum’lular ne benim gibi sonradan
aralarına katılanlar izin vermez.
Dün (8 eylül) akşam başkanı karşılamak için belediye meydanına gelenler |
Dumanlarla beraber Kocadon alana geldi |
Kral diyerek övgüde ipin ucu biraz kaçmış sanki. Tanıdığım mütevazı Kocadon da bu lakabı sevmez |
Bodrum geçirdiği şu 100 günlük süreçte zaman kaybetti. Yapılanları ne Kocadon ne Bodrum'lu hiç haketmemişti. Bodrum'lu şimdi bazı şeyleri merak edip araştırıyor. Mesela kendisi kaç defa ifade vermek için başvurduğu halde dinlemeyen ve sonra da sanki kaçacakmış gibi bir cuma günü meydandaki camiden cemaat dağılırken kelepçeyle tutuklama emrini kim verdi? İddianameyi yazan savcı kimdi? Şimdi nerede görevli? Tutuklayan hakim kimdi? Şimde nerede bulunuyor? Bodrum'lu bunları soruyor. Bildiğim şey savcı da hakim de artık Bodrum'da değilmiş mesela. İlginç değil mi? Bu işin altından bir de kasaba kurnazlığı yapan çirkin politikacılar da çıkacak gibi görünüyor. Zamanla herşey açığa çıkar nasıl olsa. Biz de öğreniriz. Düşmanının kim olduğunu bilirsen savunmanı ona göre kurarsın.
Mehmet Kocadon’un tutuklanmasından
tahliyesine kadar geçen 100 günlük sürede Bodrum’luların alkışlanacak
tavırları, sonrasında tahliyesi ve dün akşamki karşılama bana bunları yazdırdı.
Şimdi artık en kısa zamanda başkanın tekrar görevine dönmesini bekliyoruz. Kendisi de dedi
dün akşam; daha yapacak çok işimiz var.
Ben de artık hem arabamdaki hem bu blogun sağ üst köşesinde 100 gündür duran "Bodrum başkanını geri istiyor" etiketini çıkartayım.
Çooook sevindim biraz önce yazdıklarınızı okuyunca.AKEPE'yi ben seçmedim, ülkenin başındakiler benim seçimimle gelmedi, yaptıkları TONLARCA HAKSIZLIK,ÇİRKİNLİK inanıyorum ki kendilerine en kısa zamanda dönecek!!! Beldenizin Başkanı'nın Tadını çıkarın,pes etmek yok.Buradan da ona kucak dolusu sevgilerle HOŞGELDİN diyelim...(Bu arada yazacaklarım da çok birikti.kısaca geçeyim bazılarını).Mavi gözlü babanıza buradan sonsuz sevgiler gönderiyorum,hep ışıklar içinde kalsın.Gerçekten yalan dünya...Ama önce bu yalan dünyanın hakkını verelim, sonrası zaten azzz sonra.
YanıtlaSilBir süre önce Datça'nın yerel gazetelerinin birinde şöyle bir yazı vardı''Datça, ipini koparanlarının geldiği bir yer olmasın''gibi bir yazı.Çok doğru, kaybeden her yerde kaybeder,hiç bir yerin özel bir tılsımı yok.Nereden bakıldığına bağlı, şehirdeki sıkıntıların çok farklı şekilleri, şehirden kaçanlar için de geçerli.Hobiler yoksa, kişilikler güçlü değilse,(alkol sorunları olanlar özellikle)yalnız yaşam ve bunun getirdiği problemleri şehirdeyken çözemeyenler buralara yerleşmeyi akıllarından bile geçirmesinler. Ben kendi ailemdeki pek çok hayalciye bilerek mani oldum.Kışları bol güneşli bu yerlerde bir o kadar da yaşamı zorlaştıran ,yağdımı durmak bilmeyen yağmur,fırtına , sokaklarda kedi ve köpeklerin zor rastlandığı bir sürü gün ve gece de var.Yalnızlığının altından kalkalamayan depresif kişilikler için ideal ''jiletlik''durumlar.Bunlar da gerçekliğimiz.Datça adına şunu söyleyebilirim ki,burası emekli,orta yaşlı ve iyi geçinebilen çiftler için gerçekten ideal.Parasal sorunlarınız yoksa,çift olabildiyseniz,sadeleşip az'la yaşamayı kafaya koyup ama fikren çok'sanız Datça'da ideal bir yaşamı gerçekleştirirsiniz.Ev,bahçe,dostlar, çiçek,böcek derken geçer gider hayat.Dikkat, yine Datça için sözüm, bekarsanız devam, beklentiniz hiiiççç olmasın,istediğiniz kadar sosyal olun, burada buranın kanunları geçerli,ne yat, ne kat , ne şu, ne bu heyhat!!!Hayallere kapılmasın kimse, 2.5 ay çalışıp kimse köşeyi dönemez böyle yerlerde.Hobiler olmak zorunda, 8 saat ne kitap okunuyor, ne sudoku çözülüyor, ne film seyrediliyor. Kesinlikle ne aradığınıza bağlı,kesinlikle ayaklarınızın üzerinde durmanıza bağlı bu tür yerlere yerleşme fikri.Ne kadar çok insanla konuştum, aldıkları evlerin dibinde yaşayan yazlıkçılarla baş edemeyip evini satan, veya sağlık sorunlarına yerel hastanelerde çözüm bulamayan, sadece babalarından kalan arsalarını satıp satıp yiyen, bir o kadar da faydalı işler yapmak isteyen büyük şehir göçerlerinin önünü hiç nedensiz tıkamak isteyen yörenin mirasyedileriyle ,gerçekten akıl yoluyla baş edemeyen bir sürü insan da var ne yazık ki.Neyse, tabii ki her renk var,..Güney de sorunlar da var.
Haziran ortasından, bu günlere kadar kaçmak istediğim , her zaman gittiğimiz restoranlar da bu tarihlerde keyif çatamadığım, benzer yazılarınızda anlattığınız gürültülü, yaygaracı ve gösteriş delisi insanlardan özenle uzak durmak istediğim ''Yaz sezonu''bitmek üzere ve bizler, buraya göçenler şimdi
sevinmeye başladık çünki şimdi ertelediğimiz güzel günler bizlere doğru gelmekte.Şimdi , buralara geldiğimiz için ''şükretme''zamanı.Biliyorum, siz anladınız.Hoşçakalın, sevgiyle kalın....Hep yazın ki bizler okuyalım..... Yurdagül
Mükemmel bir yazıymış ama ben daha önce kaçırmışım ne yazık ki! Sevindim düşüncelerinize.
YanıtlaSil