Eğer okula gitmesi
gereken çocuğunuz yoksa veya yıllık iznini belli bir zamanda kullanmak zorunda
olan ücretli bir çalışan değilseniz, Bodrum’a temmuz, ağustos aylarında
gelmenizi önermem. Buyük şehirlerde yaşayanların, kendilerini yaz ortasındaki
boğucu sıcaklarda sahil kasabalarına atmaları çok anlaşılır bir şey. Ama işte o
aylar da buraların en kötü zamanı. Kalabalık, curcuna bir yandan, sıcak bir
yandan. Fiyatların arttığı ama servis kalitesinin düştüğü, insanların restoran
kapılarında kuyruk oluşturduğu yüksek sezonda memnun olarak dönmek pek mümkün
değil. Ben buralara gelmek için en iyi zamanın okullar açıldıktan sonraki dönem
olduğunu bilirdim. Yaşayınca iyice emin oldum. Ağustos ayı ile eylül ayının
ikinci yarısı arasındaki fark inanılmaz. Başka diyarlardan söz ettiğimi düşünebilirsiniz. Ağustos ayındaki tüm olumsuzluklar
eylül ile birlikte yok olmaya başlıyor. Ortalık sakinleşiyor. Çocuklu aileler
şehirlerine dönüyor. Havanın boğucu sıcağı bitiyor. Özellikle Yalıkavak’ın yazın çalkantılı denizi çarşaf gibi oluyor. Sabah yürüyüşlerinde
boncuk boncuk terlemeler bitiyor. Yürüyüş yapanların sayısı azalıyor ve karşılaştığında birbirine günaydın diyenler kalıyor. Akşamları balıkçılarda, meyhanelerde boş
masalar bulunuyor, insanlar alt alta üst üste yemiyor.
|
Güneşi yolcu ettiğimiz akşamlardan |
|
Sonra deniz de sakinleşiyor |
|
Bodrum'a giden yolun şu hali, yazın buraları bilenlere her şeyi açıklıyor olmalı |
|
Yalıkavak'ın İngiliz müdavimleri ağzının tadını biliyor ve eylül ekim aylarında yoğunlaşıyorlar |
|
Bizim Yalıkavak belediye kafeteryasında yaz akşamlarında masa bulmak mümkün değildir. Şimdi hafif bir kazak giyip tadını çıkarabilirsiniz |
|
Geçen sabah kafeteryada kahvaltı ettim. Tostu ve sigara böreği harikadır, personel çok düzgün insanlardır. Bu aylarda ağırlıklı olarak emekliler kalıyor. |
|
Denizin tadını çıkaran iki kişiyi görebiliyor musunuz? |
|
Küdür bölgesinde öğleden sonra... bir şanslı da burada var |
|
Mazı |
|
Yalıkavak'ta malihanesi olan Kuveyt Emiri'nin oğlunun yatı da geçen gün düdük çalıp Yalıkavak'ı selamlayıp buradan ayrıldı |
|
Gün batımında balıktan dönen Yalıkavak sakini |
Eylül tatilcileri yüksek
sezondaki tatilcilere oranla daha kaliteli oluyor. Daha doğrusu yüksek sezonda
o kadar çeşit insan geliyor ki, düzgün insanlar arada kaynıyor. Ama eylül ile
birlikte beach beach gezenler dönmüş oluyor. Tatili öğleye kadar uyuyup, öğleden sonra beach
partilerinde votka içmek, sonra gece rakıyla devam edip finali gece
kulüplerinde bayılana kadar yine votka falan içmek olarak algılayanlar da yok oluyor. Bilmem kaç
tonluk siyah cipini direksiyonun arasından bakarak kullanan kısa boylu, şişman
ve tayt giymiş, platin saçlı, yüzü kadar güneş gözlüğü takan kadınları
görmüyorsunuz. Yanına boya küpüne düşmüş en az iki kadını –tercihan üç olmalı- almış, arabasını mekanın önüne getirip,
trafiği kilitlediğini umursamadan bütün kapıları açık bırakarak, elinde puroyla
içeri dalan görgüsüzler de gitmiş oluyor. Gece insafsızca gürültü yapıp çevreyi
rahatsız eden Bilyoner, Halikarnas, Katamaran benzeri yerler kapanıyor. Biraz
önce anlattığım, genellikle bu tür mekanların müdavimi tipler ortadan
kaybolunca, buraların gerçekten tadını çıkarmayı bilenler geliyor. Sahilde
boşalan şezlonglarda rahat rahat uzanıp kitabını okuyanları, sakin akşamlarda
yemeklerini yiyip, rakısını şarabını içenleri görüyoruz. Neredeyse hareket
etmeyen Ege’nin kadife sularında kimselere çarpmadan, çocuk bağrışmaları
olmadan dilediğince yüzenler Bodrum’u içlerinde hissediyor olmalılar. Ben kendi
adıma yazın bittiği sonbaharın ve ardından sarıyazın başladığı şu dönemi burada
yaşayabildiğim için kendimi çok iyi hissediyorum. Çünkü gerçekten buralar bu aylarda çok daha
güzel. Her sabah uyanıp balkona çıktığımda, içime çektiğim iyot kokusuyla bir
defa daha buralara vuruluyorum, burada yaşayabildiğim için şükrediyorum.
Geceleri tek tük kalmış cırcır böceklerini dinlemenin tadı bambaşka. Yazın dım
tıs sesini tercih edenler için söyleyecek lafım yok tabii.
|
Güneş battıktan sonra balkonumdan gördüğüm, erguvanlaşmaya başlayan gökyüzü |
|
Yoğun çalıştığım bir günün sonunda sahilde deniz şırıltısını dinleyerek yürümüştüm... |
|
"Hadi vakit tamam" zamanı... |
|
Bu sabah yürüyüşe giderken çektiğim bir kare. Dönüşümde kendimi suya basıp laptopun başına öyle geçtim |
|
Yazın çırpıntılı Yalıkavak koyunun ekim ayındaki hali |
|
Mazı'nın eylül hali |
|
Mazı'da o gün nüfus muhtemelen elli kişiyi geçmezdi |
|
Yalıkavak'ın bakımlı, çiçek kokulu parkı bu aylarda başka kokuyor |
On onbeş gün içinde
muhtemelen iki üç gün sürecek yağmur ve fırtına olacak. Buna "göç kaçıran" diyoruz. Tamam artık buralara kış geliyor diye panikleyenler alel acele şehirlerine
dönecekler. Ve sonra sarıyaz başlayacak, gidenlerin akılları burada kalacak.
Ama zaten her ne zaman olursa olsun Bodrum’a bir gelen “geldiği gibi
dönmeyecek”... Bakın bu blogun tepesinde yazıyor, Halikarnas Balıkçısı ne
demiş?
Ne işim var şu koca İstanbul'da diye içimden geçirdim, dün, yine... Çocukluğumdan beri Bodrum'u yazın bilirdim. Sonra, yazları sıkıcı olmaya başladı. Zaten işten güçten tatile zaman kalmadı. Ailemi yolladım oralara, sıra bana da gelecek. Gerçi geçen yazınızdan sonra korktum. Aşçıyım ben, restoran açma hayallerindeyim! ama Bodrum'da.
YanıtlaSilSevgili E.E,
SilBende aşçıyım 2 sene önce attık kendimizi buraya ailecek Bodrumun tadını çıkarıyoruz. Bodrum her türlü güzelliği ve hali bakirliği ile bir çok yeniliğide bakir ve aç.
Yolunuz bu zamanlarda düşerse bekleriz.
alironay@gamil.com adresinden bana ulasabilirsiniz.
sevgiler
ne kadar şanslıyız...
YanıtlaSilBu da müthiş bir yazıydı, kaçırmışım,... Elinize sağlık ....
YanıtlaSil