Bodrum'lu Hayat'tan bir yıl sonu yazısı


Geçen yıl kendimle, buradaki hayatımla ilgili bazı notlar tutmaya başlamıştım. Bu yıl onu çeşitlendirerek sürdürdüm. Ne yapıyorum? Mesela kaç günümün nerede geçtiğini yazıyorum. Kaç akşam nerede yedim, içtim? Kaç gün yürüyüş yaptım, bisiklete bindim gibisinden notlarım var. Bunları yıl sonunda incelediğimde hayatımın gidişatına dair bazı veriler elde ediyorum. Buradan da bazı sonuçlar çıkarıyorum. Size de öneririm. Şimdi bu notlarıma bakarak bir yılın muhasebesi yapayım diyorum. Ben de birçok şeyi şimdi hesaplayacağım. Bakalım durum ne?

Artık boşaltacağımız ofis
2012 yılında 9 kez İstanbul’a gitmişim. Yani her ay gitmemişim ki bu iyi bir şey. Toplam 22 günüm İstanbul’da geçmiş. Bu da iyi çünkü her yıl kalma sürelerim azalıyor. Bodrum’a tamamen yerleştiğim yıl 54 günüm İstanbul’da geçmişti. Sonraki yıllar 30, 24, 22 diye azalarak sürdü. Bu durumu yaşayarak görünce ofisi Bodrum’a taşıma fikri ortaya çıktı. Şirketi ocak ayı sonunda resmen taşımış olacağım. Mekan anlamında henüz tam karar vermedim. İstanbul’da küçük bir irtibat ofisi kalsın mı kalmasın mı konusunda bugün yarın kararımı netleştireceğim. Şimdilik görünen o ki Bodrum’da bir ofis kiralayacağım. Bu da yeni yılın ilk radikal kararı olacak. Amacım hayatımın çoğunu Bodrum’da geçirmek. Attığım her adım buna yönelik. Amaç bu olunca hayatını buna göre kurguluyorsun. İş tarzım da ona gore şekilleniyor. Eskiden yaptığım bazı işleri yapmayarak, farklı konulara ağırlık vererek işi Bodrum’dan yürütebilecek yapıyı oluşturabildim. Yani sık sık müşterilerle görüşmeyi gerektiren, fotoğraf çekimi gerektiren, bir kadroyla bir arada, fikir alış verişinde bulunarak yapılacak işleri bırakıp daha bireysel oluşturulacak projelere yöneldim. Ama bunlar hep Bodrum’da yaşamak fikri üzerine şekillendi. Ve bir an geldi ki “tamam” dedim, şimdi artık gidebilirim dedim ve Bodrum’a geldim. Hayata bakışınız sizi gereken yere gönderiyor zaten. Hiç bir zaman yanımda onlarca kişinin çalıştığı bir stüdyom olsun istemedim. Hiç bir zaman bir plazada ofisim olsun diye hayal etmedim. Az ve yalın benim için hayat felsefesi. O yüzden şu an çalıştığım model benim kişiliğime daha uygun. Hem hep söylediğim gibi; çok çalışıp çok para kazanıp tekne alıp, senede bir hafta o tekneye zar zor gelecek zamanı bulmaktansa, tekne almadan o teknenin bağlı olduğu sahil kasabasında ömür geçirmeyi tercih ederim. İstanbul’a giderken havalimanında arabayı bırakırken içim sıkılıyor. Dönüşte de alanda arabama binince tam tersi. Hemen bir Rumca CD koyup havaya giriyorum. Hep akşamları döndüğüm için de ilk işim meyhanelerden birine gitmek. Yıllar geçtikçe de bu durum değişmiyor. İnsan özlemini duyduğu hayat tarzına kavuşunca onun kıymetini daha iyi biliyor ve mümkün olduğunca daha fazla o hayatı yaşamak istiyor. Herşeyi de ona gore programlamaya başlıyor. Şimdi hedefim bu 22 günü daha aza indirebilmek.

Eylül gelince Bodrum yine bizlere kaldı
Ağustos ayında 44 dereceyi gördük
Balıkçılar çarşısı 12 ay hep doluydu
Deniz Feneri'nde her zaman iyi şeyler yedik
Şahane bir Bodrum havasını bırakıp istanbul'a geldiğim gün otelden bu fotoğrafı çekmiştim
Bitirmekte olduğumuz yılın 327 gününü burada yaşamışım. Bu 327 günün 231 günü Bodrum’un içindeki evimde, 96 günü Yalıkavak’taki evde geçmiş. Bu yaz sezonum 96 gün sürmüş yani. Bodrum’dayken Yalıkavak’ı özlüyorum. Yalıkavak’a geçince bir sure sonra Bodrum’daki hayatı özlüyorum. Bu da çok iyi bir şey, çünkü özlüyorsan seviyorsundur, mutlusundur öyle değil mi?

Bu yaz Yalıkavak'ta açılan,  on onbeş kere gittiğim SuuMare
Yalıkavak'ta her sabah denize girdiğim, evimin karşısındaki sahil
Yalıkavak'ta yaz sonu
Bu yıl da Bodrum sokaklarında gezinmenin tadını çıkardım
18 günümü Bodrum ve İstanbul dışında geçirmişim. Bunun 7 günü Datça’da geçmiş. Datça’da hep bir gece kalırım, bu yıl da 6 kere Datça’ya geçmişim, birinde 2 gece kalmışım. 4 kere Fethiye’ye gitmişim, toplam 6 gece kalmışım. Bunların üçü Faralya’daydı. Her aklıma geldiğinde özlediğim yerlerden biri de Faralya. Başka türlü bir huzur bulduğum bölge. Oradayken kendimi tam Akdeniz’de hissediyorum. Ama Antalya’da bu duyguyu yaşamıyorum mesela. Belki biraz Olimpos’ta hissedilir ama orayı da pek sevmedim zaten. Bir daha gideceğimi sanmam. Benim için sınır Faralya. Oradan daha güneyi pek bana uygun değil. Kalkan ve Kaş’ı da çok benimseyemedim.

Mahmut Kaptan'da kahkahalı, eğlenceli geceler geçirdik
Yazın başında Yalıkavak'taki evden bisikletim çalındı. Yenisini Çekiç'e emanet ettim
Bu yaz da deniz sezonunu burada, Çökertme'de 8 kasım günü kapattım
Bu yıl 2 günü Kemer’deydim. İş için gitmiş, ama gidişimi de dönüşümü de zevkli bir yolculuğa çevirebilmiştim. Bodrum’dan arabayla Gökova yolunu kullanarak Akyaka’ya varmış, oradan hiç durmadan Kemer’e kadar araba kullanmıştım. Süre uzundu ama yorucu değildi çünkü çevre çok iyiydi. Fethiye’den sonraki Kaş-Antalya/Elmalı sapağından sonrası için aynı şeyi söylemem zor ama o yolun da sonuna doğru yine güzel manzara vardı. 1 gece Bozburun, 1 gece Selimiye ve 1 gece de Kumlubük’te kaldığımı yazıyorum ve böylece 365 günümü nerelerde geçirdiğimi anlatmış oluyorum.

Bozburun'daki Orfoz'da günü bitirirken
Faralya'daki Beyaz Yunus'tan 
Datça Palamutbükü
Bir akşam Datça'da dostum Fevzi'nin mekanında iki kişi bu masadakileri bitirdik. Dikkat! Sıcaklar bu karede yok
Şubat ayında Fevzi ile masayı kurduk
Kışın Datça'da çok renkli insanlarlra tanıştım
İşte onlardan biri...
Fevzi ve Sait kaptan
Bir gece için Bodrum'dan kalkıp Marmaris Turunç'taki Kumlubük'e gittik
Palamutbükü'nden
Bu yaz sonun kapanan Bozburun'daki Orfoz. Bozburun'lular Güneş Hanım ve Selçuk Bey'i bezdirmişler.
Orfoz'un dillere destan, inanılmaz lezzetteki domatesli salatası
Kışın Datça yolundan
Knidos... yine kış zamanı
Gelelim yeme içme meselesine. Bu yıl 20 gün perhiz yaptığım için skorum bir önceki yıla gore daha iyi. Geçen yıl 182 gece dışarıda yiyip içmişken bu yıl 163’e inmiş. Sağlık açısından bunu daha da indirmem gerekiyor. Yazın içki içilen geceleri azaltmak çok zor. Çünkü arkadaşım, dostum geliyor. Her gelenle geziliyor. Sonra onlar dönüyor iki gün sonra başka ekip geliyor. Böylece yazın bir “nöbetçi içkici” durumu ortaya çıkıyor. Kışın içilen, gezilen gün sayısı haftada iki bazen üç ile sınırlı kalabiliyor. Bu da benim gibi yemeyi içmeyi seven biri için normal zaten. Yaz ayları ortalamayı bozuyor.
Ben Bodrum’a taşındıktan sonra evde içki içmiyorum. İstanbul’da eve gelir gelmez ilk iş elim viskiye giderdi. Bodrum’da evde misafirler için aldığım bir şişe viski bir yılda bitmedi. Buzdolabında iki yıl öncesinden kalma rakı var desem inanır mısınız? Onun notunu tutmamışım ama muhtemelen bu yıl içinde evde içki içtiğim gün sayısı beşi bulmaz. Az da olsa, bazen meyhaneye gideceğim akşam yüksek volümde Yunan müziği koyup ilk kadehi evde içtiğim oluyor. Onun tadı da başka.

Yalıkavak Sait'ten
Hüsnü Baba ile Berk'te az rakı içmedik
Bodrum'da yaşamanın nimetlerinden. Çintar mantarı, köy yumurtası ve keçi peyniri
Bu da sonuç... 
Bodrum'un dil balığı
Her cuma pazardan aldığım otlardan. Bu hardal otu
Bodrum pazarından
Fethiye'ye her gidişimde uğradığım Girida balıkçısı. Son sefer sadece Girida'da balık yemek için bir geceliğine gittim
Bodrum'da balıkçılar
Yaz sonu bir akşam Berk'te
Laf müzikten açılmışken bir iki de müzik ile ilgili notumu yazayım. Blogda veya twitter hesabımda genellikle Yunan müziğinden söz ediyorum. Çünkü blog da twitter hesabım da Bodrum içerikli. Bodrum ile karşımızda ışıklarını gördüğümüz Kos’ta çalınan müzik doğal olarak çok uyuyor. Ege’nin müziğini, rengi, kültürünü sevdiğim için buralara gelip yerleştim. Doğal olarak Yunan müziğini çok seviyorum ve dediğim gibi benim buradaki hayatıma yakışıyor. Bu müziği İstanbul’da yaşarken de dinlerdim. Ama orada aldığım lezzet ile buradaki lezzet çok çok farklı. Lüferi İstanbul’da dil balığını Bodrum’da yemek lazım ya. Onun gibi. Her müzik yerinde daha lezzetli oluyor. Gün içinde çalışırken ağırlıklı olarak caz müziği dinliyorum. Bazen kendimi motive etmek ve hızlanmak için Balkan müziğini tercih ediyorum. Yüzde yüz etkili oluyor. Bini aşkın sayıda CD koleksiyonumun yaklaşık 750’si caz CD’si. Kalanlar da Yunan, Balkan, Latin, Klasik ve dünya müzikleri. Çok fazla plağım yok ama sanırım 100 civarında klasik müzik plağım vardır. Yıllar öncesinden biriktirdiğim plaklarımı da ara sıra dinliyorum. Gün içinde çalışırken bilgisayara yüklediğim CD’lerden çevirdiğim mp3’leri dinliyorum. Ama akşam yemekten sonra odama çıkıp özel olarak seçtiğim CD’leri dinliyorum. O sırada iPad ile bir bütün haline geliyor, Bodrum ile ilgili bulduğum şeyleri okuyorum. Yani buradaki hayatımda evde olduğum akşamlar müzikle geçiyor. Bu yıl CD alışverişimde skorum fena değil. İstanbul Tünel’deki Lale Plak kuzenim Hakan’ındır. Sayesinde çok iyi bir arşiv edindim. Lale bence Türkiye’nin en özel müzik dükkanıdır. Hele caz müziğini seven biri için gerçek bir hazinedir. Çok zengin bir koleksiyona sahiptir ve çok özel CD’leri bulabilirsiniz. Zaten müşteri kitlesi de epey farklıdır. İşte bu yıl Lale Plak’tan 37’si caz olmak üzere 43 CD almışım.

Kuzenimin Tünel'deki dükkanı Lale Plak
Bu yıl Bodrum belediye başkanı Kocadon'u haksız yere tutukladılar. 100 gün sonra aramıza döndü
İşten arta kalan zamanda Mahmut Kaptan kitabı üzerine çalıştım. Daha bitmedi, işi çok
Sabah bahçeye çıkınca...
Neriman bu yıl üç yaşını bitirdi
Evde kış geceleri
Bodrum'da bu yıl her zamankinden daha coşkulu bir Cumhuriyet Bayramı kutlandı
Bu yılın benim için en iyi tarafı, kız kardeşim ve annemin de artık tam olarak Bodrum'a yerleşmeleri oldu
Yılın ilk günü hava harikaydı ve İasos'a gitmiştik
Bu yıl da her İstanbul seyahatimde Pera Tulip'te kaldım
Bir kış yolculuğunda Muğla
Kışın Marmaris'e girerken
Şubat ayında bomboş Selimiye köyü
Bu yılın en önemli kazancı, kışın zevkine vardığım Akbük 
Akbük
Yine bir kış ayında geçerken uğradığım Kaş
En çok nerede yiyip içmişim diye baktım da, kışın Mahmut Kaptan, Gemibaşı ve Deniz Feneri en çok gittiğim mekanlar olmuş. Bahar geldiğinde Berk ile Dükkan’a da gidilmiş. Yazın ise Yalıkavak’a geçince Sait, Çardaklı ve Deniz Kızı en çok gittiğim mekanlar olmuş. Şimdi Sait dedim de özlediğimi fark ettim. Haftaya bir akşam Sait’e gitmeli.

Havanın serinlemesinin göstergesi
Fethiye 
Tam Bodrum...
Yaz sonu Bodrum limanı
Kasım ayında Bodrum
Mazı Bodrum'un dışında ve tam Gökova sahilinde
Faralya 
Datça
Faralya Beyaz Yunus
Faralya'da gün batımı. Karşıda Marmaris'in Turunç tarafı
Datça Mesudiye
Sorun çıkarmayan, tam bu coğrafyanın aracı olan bu arabayla bu yıl da 15.000 km'den fazla yol yaptım
Bütün hayalim burada sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşlanmak. Şimdi yazacağımı geçen yıl da yazmıştım; İnsana doğarken iki zar verilirmiş. Biri genetik mirasınızın olduğu zar, diğeri sizin hayat biçiminizin olduğu zar. Genetik mirasınız altı ise, ne kadar kötü yaşarsanız yaşayın en azında 6-1 atıyorsunuz. Ama genetik mirasınız ortalardaysa diyelim 3 ise o zaman hayat tarzınızı sağlıklı olmak üzerine kurgulamalısınız. Ki hiç olmazsa 5-3 ile bir kapı alın. Bu zar konusunu Osman Müftüoğlu’nun bir kitabında okumuştum, çok sevdiğim bir benzetme. Doktorum bana Bodrum’a taşınmakla zarımı yükselttiğimi söyledi. Temiz hava, temiz deniz, güneş, trafik olmaması gibi unsurlar zaten normal bir insana iyi geliyor. Eğer yediğinize de dikkat ediyorsanız, taze sebze, ot, taze balık yiyorsanız, bu zarı daha iyi atmanızı sağlıyor. Tek faulüm içki ama o da hayattan zevk almaya destek olan bir şey. Biraz once dediğim gibi içilen gece sayısını ve miktarı biraz azaltmak zardaki sayıyı artırmaya yarayacak.

Bu yıl da Bodrum’da güzel günler geçirdim. Bunun için, Bodrum’da geçirdiğim her saniye için ve insanın istediği yerde yaşayabilmesinin ne anlama geldiğini bildiğim için şükrediyorum.

Gökova'da Bördübet tarafı
Datça'da Hayıtbükü. Bir ilkbahar günü
Bu da bugün karşıdan, Kos'tan yağmurun gelişi
Yalıkavak'ta bir gün batımı
Bu yıl da ilkbaharla birlikte bahçede yaşamaya başladım
Birçok insan bana ne kadar şanslı olduğumu söylüyor. Evet haklılar burada yaşamak bir şans. Ama sadece şanslı olmak yetmiyor, bunun için çabalamak, hayatını değiştirmek de gerekiyor. Hayatının daha sade olmasını istemek gerekiyor. Bunun için de bir şeylerden vazgeçmek gerekiyor. Karşılığında alacağın senin için daha önemliyse bazı şehir alışkanlıklarından ve nimetlerinden uzaklaşabilmek gerekiyor. Evden çıkınca sağlı sollu yüzlerce butiğin, onlarca sinemanın olduğu yerlerden uzak yaşamak herkes için uygun olmayabilir. Doğup büyüdüğün yerden, köklerinin olduğu yerden ayrılmak öyle kolay değil. Ben şanslıysam, bunu becerebildiğim için şanslıyım.

Ege'de lacivert bir akşam
Bu da en sevdiğim halim... Ege'de arabayla gezinirken
Bu blogu okuyan, yorum gönderen herkese teşekkür ediyorum. Bir yandan birilerine, sıkıldıkları hayatlarını değiştirme konusunda yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu bir yıl içinde bana Bodrum’a yerleşmek istediğini belirten onlarca mail aldım. Bazıları sadece bilgi almak içindi. Asıl bazıları var ki benim bu blogu açma nedenlerimden biri olduğu için çok mutlu ettiler. Onlar kendilerini yüreklendirdiğim için teşekkür ediyorlardı. Bir İstanbul’lu olarak Bodrum’a yerleşmenin mümkün olduğunu, burada güzel bir hayat sürmenin yapılabilirliğine dair model olduğum için teşekkür ediyorlardı. İnsanları yüreklendirmeye önümüzdeki yıl da devam etmek istiyorum. Eğer konular tükenir de tekrarlar başlarsa –ki kaçınılmaz son- o zaman belki blogu sona erdirmek gerekebilir. Ya da formatını değiştirmek…

Bodrum’dan ve Bodrum’lu Hayat’tan tüm dostlara sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı ve Bodrum’lu bir yıl diliyorum.

Yorumlar

  1. Serdar abi,
    gecen cuma sana yazdigimda Bodruma gelecegimizi söylemistim...Artik bizde yari Bodrumlu olduk...Bunda %75 senin Blogun etkisi var... :-)
    Artik Yilda en az 2-3 Yalikavak Gökcebeldeyiz...
    Yazligimizi oradan aldik kücük am Full Deniz Manzarali...Harika biryerde
    Senin tavsiyelerine uyarak o bölgeyi tercih ettik...
    Selamlar
    Deniz

    YanıtlaSil
  2. Fotograflara dalıp gittim ,ne güzeller ,kaç aydır gidemedim Bodrum'a, çok özlemişim.
    Bir de Hüsnü Baba ile rakı içerken çekilen fotograftaki uyuma bayıldım,kolların paralelliği,rakı bardaklarının tutuluşundaki açı uyumu ,rakıdan alınan lezzetin bakışlara ortak yansıması.Çok hoş.
    Selamlar
    Canan

    YanıtlaSil
  3. Yazılarınızı zevkle okuyorum çünkü yaşama bakış açınız konusunda sizinle hemfikirim.Bende 1,5 yıl kadar Fethiye de yaşamıştım,sıkılırsın diyenlerine tersine çok ama çok mutlu,keyifli ve huzurlu zaman geçirmiştim.Özellikle kış aylarını daha çok sevmiştim,girilmese bile kış denizi en güzel denizdir bence.
    Sahil kenarındaki belediyenin çay bahçesinde içtiğim 75 kuruşluk demli çayın lezzetini ve keyfini başka hiçbir yerde bulamıyorum.Ölüdenizden Kabak koyuna doğru gidilen dar dağ yolunun her dönemeçinde mükemmel bir manzara vardır.
    Hayatın tadını daha çok çıkarmanız dileğiyle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet sözünü ettiğiniz Faralya yolundan her geçişimdi manzara karşısında nefesim kesilir. İyi dileklerinize teşekkür ederim, sizin de hayatın tadını çıkarmanızı dilerim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bodrum'da ne iş yaparım?

Bodrum'da nereye yerleşilir?

Bodrum'a tatil için geliyorsunuz. Peki nereye geliyorsunuz?