Yıllar önce Bodrum'a, ardından on dört yıl sonra da Gökova'ya göçen bir İstanbullunun gözünden, Glaros adındaki yelkenli teknesiyle yaptığı seyirler, bu coğrafyadan, Ege koylarından ve karşı adalardan hayatına dair notlar.
Dün Mahmut Kaptan'ı kapadık. Yaz kapıda...
Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
-
Dün gece Mahmut Kaptan’ın meyhanesinin kapanışını yaptık. Moda
deyimle sezon finaliydi. Blogda Mahmut Kaptan ile ilgili beş yazı yazmışım. O
nedenle detaylı olarak yeniden aynı şeyleri yazmaktansa bir iki bilgi verip dün
geceyi anlatmak istiyorum. Yazının sonuna sözünü ettiğim yazıların linkleri koyuyorum, Mahmut Kaptan ile daha detaylı bilgileri ve son dört yılda o sevimli
ve kişilikli mekanda çektiğim fotoğrafları linklere tıklayarak görebilirsiniz.
Mahmut Kaptan meyhanesini yılın beşbuçuk ayı açık tutuyor, geri
kalan sürede kapalı. Kaptan’ı tanımayan herkesin ilk aklına gelen şey “tabii
kışın iş olmadığı için kapıyor, yazın açıyordur, normali de bu” demek oluyor.
Oysa durum tersi. Meyhane kışın açık yazın kapalı. Yani mekan, bizim gibi kışı
Bodrum’da yaşayanlar için. Yazın harala gürelesinde, karmakarışık kitleye
Bodrum’un dayanması zor yaz sıcağında hizmet vermiyor. Ki bence de çok doğru
bir iş yapıyor. Meyhane kültürü denen birşey var ve bu kültür burada
yaşayanlarda oldukça gelişmiştir. Buraya gelenler yeme içme adabını, sohbet
adabını iyi bilenlerdir. Kimse bağıra bağıra cep telefonuyla konuşmaz.
Meyhaneye yalnız gelen kadınlara kimse yan gözle bakmaz. Olur da araya karışıp
gelenler içinde yan gözle bakan çıkarsa uygun biçimde önünden rakısı alınır ve
kapının yeri gösterilir. Bugüne kadar ben rastlamadım ama bir kere olmuş,
dediğim gibi de kapı gösterilmiş. Kaptan’ın kapalı bölümünde oturmak benim için
her zaman tercih sebebidir. Ve de bugüne kadar birkaç kez masada oturmuşluğum
vardır, her zaman barda otururum. Orada hem Mahmut Kaptan ile sohbet ederiz,
hem barda oturan diğer dostlarla aynı masadaymışız gibi birlikte yer, içer,
konuşuruz. Burada kimse “karı kız muhabbeti” yapmaz. Arada zarif birkaç
espri ile laf atılır, takılınır o kadar. Benim meyhanede demlenirken
konuşulmasına tahammül edemediğim beş konu var. Biri çapkınlık palavraları,
diğerleri futbol, siyaset, askerlik anıları ve iş. Meyhanenin sadece yeme içme
yeri değildir ki. Sohbet ederken karşımdakinden hayata dair birşeyler
öğrenirsen bunu kazanç haneme yazarım. Meyhanenin en iyi mezesi kaliteli
sohbettir.
Mahmut Kaptan'ın eşi Nilüfer Hanım
Üstünde çalıştığım kitap ile ilgili...
Mahmut Kaptan’ın belli mezeleri vardır ve hiç değişmez. Ve en
önemlisi her sene, her akşam lezzet aynıdır, kalite hiç düşmez. Buraya birlikte
gittiğimiz İstanbul’dan gelen her dostum mezelerden hep çok memnun kalmıştır.
Blog ve twitter yoluyla da yazdıklarımdan yola çıkarak gelenler de hep sonunda
teşekkür ettiler çünkü gerçekten mezeler çok iyi. Sadece bir kez o da geçen gün
twitter kanalıyla gelen biri bana mezelerin berbatlığından şikayet etti. Üç
meze yemiş berbatmış. Cevap yazmadım bile. Sonra dün akşam kapanış gecesine
dair yazdığım bir twitter notuna “iyi olur kapansın da mideniz bayram etsin
yoksa hasta olacaksınız” diye cevap yazınca ağzının payını vermek şart oldu. Ben dört senedir
geliyorum, daha bir kere kötü bir meze yemedim. Hiç bir dostum şikayet etmedi,
herkes memnun. Annem 74 yaşında ilk defa bu kış Mahmut Kaptan’a gelmeye başladı
da ahtapot salatası yer oldu. Böyle bir ahtapot salatasını İstanbul’da bulmak
mümkün değil. Çok yerde yedim ama denk gelmedim. Bodrum’un bazı mezeleri
kendine özeldir. Mesela İstanbul’da fava kalıp gibidir, kıvamlıdır, bıçakla
kesersiniz. Bodrum favası ise ekmeğe sürecek kadar yumuşak kıvamlıdır. Şimdi
bunu bilmeyen biri fava suluydu diyebilir. Oysa bu Bodrum’a özgü bir türdür.
Keza hayatında sadece Migros’tan aldığı Marmara Birlik zeytini yemiş biri çekiç
kırma dediğimiz yeşil zeytini acı bulabilir. Ama makbulü budur. Yani cehaletle
fikir yürütüp beğenmeyenler çıkabilir. Doğru dürüst üslupla görüşlerini yazanlara
açıklama yapmak boynumun borcu. Ama üslup yanlışsa ve terbiye sınırını aşıyorsa
cevap vermeye gerek yok tabii.
Garson Bülent'in hiç net resmi yok çünkü hep hareket halinde. Tek başına bütün meyhaneyi idare ediyor
Mutfaktaki kahraman Ali Usta
Gördüğünüz elektrik anahtarı dışarıdaki hoparlörlere giden sesi kesmek için. Burada her şey kendine özgüdür
Sezonun son ahtapot salatası ve favası
Alper abimiz barın başındaki yerine kurulmuş uduyla çalıp söylerken
Kaptan meyhaneyi 22 ekim günü açmıştı. Açılışa birkaç gün kala
ciğerci önündeki kediler misali bekleşiyoruz. İlk akşam herkes birbirine “hayırlı
kışlar” diliyor. Kadehler sağlıkla ve mutlulukla, birlikte geçirilecek nice
meyhane akşamlarına kalkıyor. Yaz anıları anlatılıyor. Mesela ben yazın
Yalıkavak’tayım ve Bodrum’un içine pek inmediğimden meyhanenin müdavimlerini
hemen hemen hiç görmüyorum. Beş, beşbuçuk ay sonra karşılaşıyoruz.
Kışı bol fırtınalı ve yağmurlu geçirdik. Kaptan’ın mekanına
giderken aniden bastıran yağmura yakalanıp sırılsıklam olup içeri girdiğim
akşamı hatırlıyorum mesela. Ya da bir akşam meyhaneden çıktığımızda saatte 100 km
hızla esen lodosa rağmen sahilden sallana sallana yürüdüğümüzü hatırlıyorum.
Sallanmamız rakıdan mı lodostan mıydı acaba? En sevdiğim şeylerden biri
İstanbul seyahatlerimin dönüşünde uçaktan iner inmez eşyaları eve atıp kendimi
de doğru Kaptan’ın meyhanesine atmaktır. Bir defasında İstanbul’dan arabayla
dönüyordum, yoldan Mahmut Kaptan’ı aradım akşam barda yer ayırır mısın dedim.
Neredesin, kaçta gelirsin diye sordu. Akhisar'dayım birkaç saat sonra oradayım
dedim, gülüştük.
Müdavimlerden Ferit
Sıkı müdavimlerden Ahmet
İstanbul beyefendisi Fuat abimiz
Emlakçılar kralı Soner'imiz...
"Ultramuzır" Pınar ile
... bunlar hep rakıyı sodayla içmekten oluyor
Aradan Ayşegül ile Hale
Ve meyhaneyi en son biz kapattık
Bu kışı da ağız tadımız bozulmadan, neşeyle, sağlıkla, rakıdan
keyif alarak, mezelerden tad alarak geçirdik. Buna şükrediyorum. Şimdi ekim
ayının ikinci yarısına kadar mekanımız kapalı. Bir ay sonra ben herhalde
Yalıkavak’a geçerim. Bodrum merkezini basan işgal kuvvetleri çekilene kadar pek buralara gelmem. Okulların açılmasını takip eden onbeş gün Yalıkavak’ın da en güzel, en
sakin zamanıdır. Deniz çarşaf gibi olur, tadına doyulmaz. Sonra ekim ayı
gelince bir sabah kalkarım ve hadi artık döneyim derim ve Bodrum’a göçerim.
İşte ondan sonra Kaptan’ın mekanını açmasını beklerim. Geçen sene açılışta
dostlarımız vardı. Bakalım bu sene de aynı şekilde şenlikli bir açılış yapacak
mıyız?
...daha içecek rakı var gari.
...hımmmm ne dedin sen öyle bakiim?
Pınar'ın gözlüğünü takan Barbaros Şansal'a benzemeye başladı
Bu mezeleri yarın yesek mi ki?
Dün akşama dair fotoğrafların ağırlıklı olduğu bu yazıda, şimdi de aşağıda yaşadığımız kış
akşamlarından bazı fotoğraflara yer vereyim.
Her türlü derdimizi çeken, ne yiyeceğimize karar veren, kendimizi
teslim ettiğimiz garsonumuz sevgili Bülent’e, nefis mezeleriyle bizleri
bahtiyar eden, bir doktor titizliğiyle işini yapan ustamız Ali’ye, her akşam
udu veya cümbüşüyle bizlere müzik ziyafeti çeken sevgili Alper abimize ve
mekanında bizleri ağırlayan, şakalarıyla, sohbetiyle hayatımızı renklendiren
çok sevgili Mahmut abimize teşekkür etmeliyiz.
Dün akşamdan bir video ile yazıyı bitireyim.
Kış sezonu açılışında yine Kaptan’ın meyhanesinde buluşmak
üzere...
yazılarınızı beğenerek takip ediyorum,.. ama o yemeklerin ve mezelerin olduğu fotoğraflar yok mu , işte onlar en çok beğendiklerim:) bir de videoda bir sorun var sanırım , açılmıyor,gizli diyor... paylaşımlarınız için çok teşekkürler...
İçelim ab-ı hayatı / Neş'e verir bedene / Ne mutlu bunu icat edene Bunu icat eden bir pir / Akşamları iki Sabahleyin bir Artsın eksilmesin / Taşsın dökülmesin / Allah kimseyi meyhanesiz memlekete düşürmesin...
Zaman geçtikçe, çok okunan yazıları güncellemem gerekiyor. Bu yazı da onlardan biri. Daha önce eklediğim bu kısa girişe bazı eklemeler yapmak istiyorum. Bu yazıyı yazdığımdan bu tarafa altı yıl geçmiş. Bu süre içinde Bodrum'da neler değişti? Gözlemlerimi buraya aktarmam gerekiyor çünkü "iş" konusunda çok soru alıyorum ve durum bu yazıyı yazdığım günlere göre çok kötü. Öncelikle şunu belirteyim; Bodrum altı yıl içinde hızla bozuldu, kalabalıklaştı, düzensizleşti. Bodrum şu sıralar İzmir'den sonra en çok göç alan ikinci yer. Ama ne bu kalabalığı kaldıracak alt yapısı var, ne doyuracak iş fırsatı var. Buranın ekonomisi ağırlıklı olarak turizm ve inşaat ile döner. Eğer kendi işinizi -evinizden bilgisayarla- yapabilecekseniz sorun yok. Ama iş arayacaksanız işiniz çok ama çok zor. Çünkü Bodrum'da şöyle bir kural var: Burada ücretler Bodrum işi, kiralar İstanbul işi. Ben göçtüğümde kiralarda üst sınır 1.000-1.200 TL civarıydı, bugün 3.000-4.000 TL lafl
Yeni Giriş Notu: Bugün 4 Mayıs 2021 Salı. Aşağıdaki yazıyı yazdığımda Bodrum'a yakın zamanda yerleşmiş, buranın nimetlerini paylaşmayı seven biriydim. Yazıyı, insanların aklında hayatlarını değiştirme fikri varsa buna destek olmak amacıyla, naif duygularla, açık yüreklilikle yazmıştım. Aradan geçen zaman fikirlerimi değiştirdi maalesef. Çünkü Bodrum'a hayatını değiştirmek değil Bodrum'u değiştirmek isteyenler gelmeye başladı. Bu insanları sevmedim. Kıyıları, tepeleri, boş buldukları her araziyi betona çeviren insanlardan, buralara gelenlerden, Bodrum'un yapısını, kimliğini bozanlardan tiksindim. Bu nedenle benim için artık Bodrum'da nereye yerleşilir diye bir konu yok. Bana nereye yerleşelim diye soranlara cevabım; Bodrum'a yerleşilmez. Bu kadar abur cubur kalabalıkla, burayı şehire çeviren, buranın halkına tepeden bakan, hazımsız, sonradan görme, Bodrum'u ve Ege'yi anlamayan, Halikarnas Balıkçısı'nı restoran sanan bu kitleyle bir arada olmak, tara
Bu girişi yapmak zorunda kaldım çünkü benden kişisel tatil programlarını yapmamı bekleyenler, rezervasyon konusunda yardım isteyenler, kalmayı düşündükleri tesisleri yazıp hangisinde kalalım diye soranlar o kadar çoğaldı ki, tümüne birden cevap yazamadığım için buraya yazıyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim. Bu yazı benim gözlemlerimi anlatıyor. Yani kişisel tercihlerime göre yazdım. Buraya yazmadığım konularda bilgi sahibi değilim. Ve lütfen kişisel tatiliniz için benden güzergah, yemek mekanı, bölge vb. talep etmeyin. Veya "nerede kalalım?" veya "çocuğumla geliyorum, kum nerede iyidir, deniz Mayıs ayında soğuk mudur?" gibi sorular yöneltmeyin. Bildiklerim yazdıklarımdan ibaret. Bu sorulara cevap veremeyeceğim. Şimdi yazıya başlayabilirim... Diyelim tatilinizi Bodrum’da geçirmeye karar verdiniz. İlk söyleyeceğim, keşke Haziran ayında gelseydiniz. Ama artık çok geç. Yıllık izninizi Temmuz ve Ağustos aylarında kullanmak zorundaysanız kalabalığı göze alıy
yazılarınızı beğenerek takip ediyorum,.. ama o yemeklerin ve mezelerin olduğu fotoğraflar yok mu , işte onlar en çok beğendiklerim:) bir de videoda bir sorun var sanırım , açılmıyor,gizli diyor...
YanıtlaSilpaylaşımlarınız için çok teşekkürler...
Uyarınız için teşekkür ederim, galiba düzeldi
SilNe diyelim, Allah kavuştursun Serdar Bey.. Ama yazılara ara vermeyin lütfen..
YanıtlaSilKışın yalnızca Mahmut Kaptan için gelinir Bodrum'a ....
YanıtlaSilİçelim ab-ı hayatı / Neş'e verir bedene / Ne mutlu bunu icat edene
YanıtlaSilBunu icat eden bir pir / Akşamları iki Sabahleyin bir
Artsın eksilmesin / Taşsın dökülmesin / Allah kimseyi meyhanesiz memlekete düşürmesin...