Bodrum’a
taşınalı yakında beş yıl bitecek. Ara sıra burada İstanbul’a gittiğimdeki
izlenimlerimi yazıyorum. Kısaca şöyle özetleyebilirim; İstanbul benim
İstanbul’um olmaktan çok uzaklaştı. Şehrin yeni sakinleri benim hayata bakışıma
çok uzak insanlar. Artık İstanbul’un yeni sahipleri onlar. Kim bunlar? Bir
bölümü İstanbul’a gelmiş, yerleşmiş ama bulunduğu çevre ilçeden dışarı
çıkmamış. Bırakın çıkmayı, içlerinde denizi hiç görmemişler olduğunu okuduğumda
inanamamıştım. Geçmiş yıl şimdi net hatırlamıyorum ama Radikal’de okuduğum bir
araştırmada İstanbul’da oturanların üçte birinin boğaza hiç gitmemiş olduğu yazıyordu. Çevresiyle, kentiyle ve kendiyle ilişkisi kopuk, yeni muhafazakar
kitleyle bir arada olmaktan hoşnut değildim. Tabii İstanbul’dan ayrılmamın tek
nedeni bu değil ama çok önemli bir paya sahip nedendir.
İstanbul’a
öyle derin bağım falan kalmadı. Evet boğaz kıyısında rakı içmeyi özlerim ama
buna güzelleme yazmam. Hayatının kalan bölümünde hiç boğazı görmeyeceksin
deseler "iyi, peki tamam" derim. Aynı şekilde bir daha İstanbul’u görmemek de beni
üzmez. Gidişlerimde Galata’nın ara sokaklarını gezeyim, Sultanahmet’e gideyim,
Kapalıçarşı’yı gezeyim diye bir derdim olmuyor. Derdim bir an önce işimi bitirip dönmek. İstiklal Caddesi, Taksim… Bebek, Fenerbahçe. Buraları benim
yaşadığım ve sevdiğim halinden çıkalı çok oldu. Içinde yaşayanlar bunun ne
kadar farkına varıyor bilmiyorum. Benim gibi yılda bir iki geldiğinizde fark
ediyorsunuz. Her neyse asıl anlatmak istediğim bu değil. İstanbul benim
doğduğum ve 49 yıl yaşadığım yer. Dediğim gibi terk edeli beş yıl bitmek üzere.
Neyini özlüyorum derseniz dostlarımı, arkadaşlarımı, ailemin orada kalan
fertlerini özlüyorum. Bu çok doğal. Köklerim İstanbul’da. Annem, babam da,
kardeşim de orada doğdular. Neyse ki annem ve kardeşim artık Bodrum’dalar.
Babam da yaşasaydı belki gelirdi buraya. İstanbul’a gidişlerimde uzun
kalmıyorum. Bazen bir bazen iki gece kalıp dönüyorum. En uzun kalışım dört
geceydi o da bir kez oldu zaten. İşte bu gidişlerimde fırsat yaratıp dostlarla
buluşmaya çalışıyorum. Bazen blogda o buluşmalardan fotoğraflara yer veriyorum.
Ender de olsa İstanbul’daki arkadaşlarım Bodrum’a geliyorlar. Genellikle bu
gelişler kış ayları dışında oluyor. Ama bu sefer iki sevgili arkadaşım Haluk ve
Serdar geçen hafta geldiler ve iki gece üç günü beraber geçirdik. Bugün biraz
bu kısa hafta sonundan behsetmek istedim. Hafta sonu kısa olunca yazı da kısa
olacak tabii.
|
İlk akşam tam bir kış ritüeli olsun dedim ve Mahmut Kaptan'a gittik |
|
İki Serdar... ya da iki Cerc |
|
Bodrum'a gelince ilk anda işlerden hemen kopulmuyor tabii... |
|
... ama güneş ve iyot kokusu yarım saatte bizim 002 Çeteyi gevşetti |
|
Çete 002 Bodrum'u keşfe ve fethe hazır vaziyetteyken |
|
Serdar'ın portresi biraz fotoğraf koksun... |
|
Haluk'unki hafif ilüstratif olabilir |
Haluk
Tuncay ile arkadaşlığımız 1979 yılına kadar gidiyor. O yıl o zamanki adıyla
Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlı UESYO’nun (Ulygulamalı Endüstri Sanatları
Yüksek Okulu) yetenek sınavlarına girmiş ve grafik bölümünde eğitime
başlamıştım. Haluk benden iki sınıf büyüktü. Bir sabah o zaman oturduğumuz
Kalamış’ta Fenerbahçe-Kadıköy otobüsünü beklerken durakta iki üç kişiydik. Bana
dönüp “Burası da Çatalca gibi bekle Allah gelmez bu….. otobüs” diyen vatandaşı
gözüm ısırıyor dedim. Haluk’muş. Meğer hem aynı okulun aynı bölümündeymişiz hem
aynı sokakta oturuyormuşuz. Otobüse bindik ve sohbet etmeye başladık. O sohbet
34 yıldır sürüyor işte. Okul dışında da arkadaşlığımız sürdü. Yeni yeni
rakılamaya başlamıştık, o zamanki Koço ve Todori’ye giderdik. Sonra Fenerbahçe
sosyal tesisleri. Hemen yandaki Galatasaray’ın tesislerinde arkadaşlarımız,
abilerimiz vardı, oraya giderdik. Derken aynı ajansta çalışmaya da başladık.
Ben Yorum ajansın kuruluşunda oradaydım, grafik bölümünün ilk elemanıyım. Sonra
okuldaki iyi arkadaşlar orada toplandık. Yani Haluk ile o evlenene kadar aynı
semtte, aynı okulda, sonra aynı ajansta çalıştık. Sonra yıllar geçti benim
ofisimde bir süre mekan birlikteliği yaptık. Derken Mimar Sinan’ın grafik
bölümünde beraber hoca olduk. Sonra ben ayrıldım Haluk halen hocalığı
sürdürüyor. Tatillere beraber çıkardık. Meyhanelere beraber giderdik. Bir akşam
Fenerbahçe’den epey içip çıkmış kol kola birbirimize yaslanarak Kalamış’a
evlerimize giderken kendimizi Kızıltoprak’ta bulmuştuk. Yolda basbayağı
uyumuşuz, gerisin geri döndük. Neyse, anılar o kadar çok ki buraya sığmaz
şimdi. Yıllar boyunca da neredeyse her cuma akşamı bizim çete olarak buluşup
rakılar içtik. Çetenin nüfusu bazen arttı bazen eksildi. Çekirdek kadro devam
etti. Ta ki ben Bodrum’a yerleşene kadar. Şimdi çete yine cumaları buluşuyor
ama artık ben katılamıyorum. Fakat neredeyse her İstanbul’a gidişimde bir araya
gelmeye çalışıyoruz.
Adaşım
Serdar Tanyeli ile de Yorum Ajans’ta tanıştık. O zamanlar ajansların kadrolu
fotoğrafçıları vardı. Tıpkı grafik tasarımcıları olduğu gibi. Serdar ile
birlikte kaç yıl çalıştık tam hatırlayamıyorum ama muhtemelen iki yıl olmalı.
Sonra ben Markom’a geçmiştim Serdar da rahmetli Ahmet Kayacık’ın stüdyosuna
geçmişti. Derken ben askerden geldim, yine bir okul arkadaşım olan Ali Platin
ile kendi ofisimizi kurduk ve Serdar da Berk Arık ve Cengiz Akduman ile Kare
Fotoğraf’ı kurdular. Bizim yerimiz Hasnun Galip sokakta, onlar da tam
Galatasaray meydanındaydılar. Hem birlikte iş yaptık hem dostluk devam etti.
Derken Serdar da ben de bir ortaklık denemesinden daha sonra kendi adımıza
çalışmaya başladık. Birbirimize Cerc diye seslendiğimiz Serdar ile de yaklaşık
30 yıllık dostluğumuz var. Ha bu arada ikisi de evlenip birer şahane kız babası
oldular. Yakında onları evlendireceğiz neredeyse. Ayşe’nin doğumu bir iki gün
erken olduysa sebebi bizleriz. Son akşam benim bekar evimde o kadar güldük ki
ertesi gün Melis’in sancıları tuttuydu. Ayşe’ye bazen takılıyorum, bu sayede
birkaç gün fazla yaşıyacaksın diye. Zeynep’in doğumunu ise askerdeyken
öğrenmiştim. Hayat böyle bir şey işte.
|
Yorum Ajans'tayken Renault 12 GTS çıkmış, lansman çekimindeyiz. Muhtemelen 1983 yılı. Ben solda, Serdar masa üstünde. Ortadaki Renault müşteri temsilcisi rahmetli Batu İşmen. Yer o zaman Maslak'taki stüdyo. Şimdi yerinde plazalar var. |
|
Serdar üçümüzü çekerken... |
|
Ben Gümüşlük'ü çekerken Serdar beni çekmiş |
|
Serdar Gümüşlük'ü çekerken ben onu çekmişim |
Ve
Haluk ile Serdar iki kafadar olarak geçtiğimiz cuma Bodrum’a geldiler. Bu
ikilinin Bodrum macerasına “002 Çete” kod adını taktım. Üç gün boyunca bu koda
uygun fotoğraflar çektik. Eh ekibin içinde Türkiye’nin en iyi reklam
fotoğrafçılarından biri olunca fotoğraf kalitesi yüksek bir gezi oldu tabii.
Tahmin
edeceğiniz gibi kahkahası, mavrası bol, yemek ve içmek üzerine bir Bodrum
tatili oldu. Benim ve Haluk’un rakıya karşı olan sevgi ve saygısı malumdur ama
Serdar -nam-ı diğer Cerc- için bu söz konusu değil. Haftalarca içmese olur.
Bizim yanımızda eşlik etmek için bir iki kadeh içerim diye oturduğu iki akşamda
da harikalar yarattı, bize yakın rakı içti. Buradan bu bilgiyi de aleme
duyuralım isterim.
|
Cumartesi sabahı 002 Çeteyi Yalıkavak'taki Havva Ana'ya attım |
|
Fena yedik... |
|
Hatta çok fena yedik. |
|
Havva Ana'da yediklerimizi hazmetmek için Yalıkavak'ı bir baştan bir başa yürüdük |
|
Yolumuz Palmarina'ya düştü, utanç duvarını çekmeden edemedim |
|
Aynı gün Gümüşlük'e geçtik |
|
Gümüşlük'ün deniz dibindeki berberi. Bence dünyanın en güzel yerindeki berber burasıdır |
|
Cumartesi akşamı bu sefer balık ve meze için Gemibaşı'ndaydık |
|
Pazar sabahı kahvaltıyı evde yaptık |
|
Çete 002 Kumbahçe taraflarını denetlerken |
|
Havva Ana'da beklerken |
Tadı
damakta kalan bir üç gün geçirdik. Benim açımdan sevdiğim, özlediğim dostlarla
birlikte olmak, buranın nimetlerini onlarla paylaşmak çok iyiydi. Onlar için de
günlük İstanbul koşturmasından, işlerden, her zamanki çemberden kurtulmak,
farklı, sakin bir coğrafyada olmak iyi geldi herhalde. Buranın kış lezzetini tadan
bir daha bir daha gelmek ister ve ne yapıp yapıp gelir. Çete 002 yine gelecek
gibi görünüyor.
|
Çete 002 Yalıkavak denetimindoe |
|
Çete 002 Gümüşlük denetimini bitrimiş, İstanbul öncesi gönül rahatlığıyla poz verirken |
Çetenin diğer fertlerini de kışın görmek istiyoruz buralarda…
Yıldırım, Uğurcan, Amirim… kime diyorum? Size diyorum!!
Not: Bu yazıda yer alan bazı fotoğraflar Serdar Tanyeli'nin kareleridir. Hangileri diye merak edip soracak olursanız, iyiler benim iPhone ile çekilenler, kötüler onun pahalı makinasıyla çekilenlerdir (!!!!). Tabii ki yani...
:))eğlenceliydi...
YanıtlaSilArkadaşlığınız daim olsun.:)
YanıtlaSilEsnaf lokantasına giden harbi adamsın Köfteyi pul bibere en çok banansın Plazada real genius, sokakta yamansın Zekanla bizi yak #beyazyakalı Bodrum apaçi doldu, Olimpos bitti Senden duyan yüzbinler hep Kaş'a gitti Bozcaada on yıl önce pek yiğitti Tatil trendlerini yaz #beyazyakalı Eyçar, faynens, edmin köpeğin olsun Yıl sonu cebin bonusla dolsun İnternal meetinglerde sen bir idolsün Bunu dayına anlat #beyazyakalı Sünnet çocuğu gibi kol düğmelerin İşi gücü bırakıp Kaş'a gitmelerin Staj için gelen yeni yetmelerin Beynini business planla ye #beyazyakali Kahve bağımlılığıyla övüneceksin Kimsenin bilmediği balığı sen bileceksin Ölürsen Alaçatı'ya gömüleceksin Toplantı schedule et #beyazyakali Bebek, Arnavutköy, Mangerie, Lucca Erkek Aceto Balsamico'cu kızlarsa Pucca Cabarnet Savignon'a yeter mi cukka Hesabını bilmedin #beyazyakalı Limonata 13 lira, adres House Kafe Şarap dev kadehte, önce kokla sonra şerefe Kız olursa Ada, erkekse Efe Fena klişesin #beyazyakalı Aaa o mekanın fajitası çok güzel Baban o paraya depo fuller (dizel) Herkes sana vurgun, herkes seni süzer Hortumla dövülesi #beyazyakalı Arkadaş arasında mekan översin Sonra mekana gider garson döversin Dev salatayı nar ekşili seversin Ciddi bir problemsin #beyazyakalı Hendıl edersin İngilizcen çoktur Skecyul işinde üstüne yoktur Maaşın yarısını fitness'e kaptır Ömrünü forvırdla #beyazyakalı GYM'ler, SPA’lar sana minettar Stajyere gider yap, vendor'a atar Bizde maaşlar 29'unda yatar Kölenin dibisin #beyazyakalı Kadınsan dev çanta, erkekte pabuç parlak Günün yarısı goygoy, yarısı laklak Bir akşam hep birlikte fasıl mı yapsak? Nereye kadar #beyazyakalı One shot espresso, latte, moccha Kızlar kurşun kalemi yapıyor toka Sözde büyük alemcisin meze, rakı, roka Dengen izanın yok #beyazyakalı Business, smart casual, free friday Giysiye harcadığını duysa dövecek peder Raporu görünce yönetim ne der Küçük dünyada kaldın #beyazyakalı Makarnaya vermişsin 23,5 lira Maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira Mojito çıktı çıkalı içmez artık bira Ömrün geçti triple #beyazyakalı Sen de bi gün yapacaksın kendi işini, Senelerdir kuruyorsun bunun hayalini, Sermayen olsa affetmezsin tabi Yoksulluğunu seveyim #beyazyakalı Tatilden sonra ada överim Pazartes'leri benden bekleme verim Müdüre head, toplantıya meeting derim Naçar yakam beyazdır dostlar
YanıtlaSil