Bir
önceki yazıda Selimiye’yi anlatmıştım. Selimiye’de kaldığım Sardunya’dan
ayrılıp Bozburun’da kahve içip Datça’ya devam ettim. Bu iki günlük gezimin asıl
amacı Datça’da bahar açan bademleri fotoğraflamaktı. İki senedir bunu yapıyorum
ve her yıl beklediğim bir dönem olmaya başladı. Bu sefer de tarifsiz kokular
yayan bahar açmış badem ağaçlarının arasında dolanmak ve badem likörü kokan
bahçelerde zaman geçirmek istedim.
Günler
kısa olduğundan Bozburun’dan çıktıktan sonra bir iki yerde fotoğraf çekmenin
dışında oyalanmadan asıl fotoğraflamak istediğim Hızırşah, Sındı ve
Palamutbükü’ne ulaştım. Bu yazıdaki badem ağacı fotoğrafları bu üç yerde ve yol
üzerinde gördüğüm ağaçlardır.
|
Datça yarımadasından Gökova'nın Bodrum tarafına bakış |
|
Bördübet tarafları |
|
Kızlan Köyü |
|
Mesudiye'ye giderken yol üstündeki bahçeler |
Bu
bloğu düzenli okuyanlar benim Palamutbükü’nü olan düşkünlüğümü bilirler. Tabii
temmuz ağustos ayları dışında diye eklemem gerekir mi bilmiyorum. Bu gidişimde
de Palamutbükü’nünün bomboş sahilinde oturup öylesine denize bakmayı ihmal
etmedim.
|
Palamutbükü'ne inerken |
|
Mesudiye |
|
Palamutbükü |
|
Hayıtbükü. Teknelerin yanaştığı iskele fırtınada yok olmuş |
Genellikle
Palamutbükü ve Hayıtbükü’nde kaldığım veya yemek yediğim için Ovabükü’nü bu iki
büke gidip gelirken geçişlerde görürdüm. Ama sahibinin adının Ercan olduğunu öğrendiğim Poyraz isimli yerde ahtapot yemeyi aklıma koymuştum. Daha önceki gidişlerimde fırsatım
olmamıştı, bu sefer o fırsatı yarattım ve sahilde oturup sübye ızgara ile
ahtapot ızgarasını yedim. Gayet de memnun kaldım. Hava da çok iyiydi, Şubat
başında bir Pazar günü sahilde oturabildim, daha ne olsun.
|
Ovabükü'nde yediğim ahtapot ızgara |
|
Sübye ızgara |
|
Kapari ve kayakoruğu tabağı istedim |
|
Ovabükü'nde sakin sahil |
Sezon
dışında Datça’nın merkezinde açık olan az sayıdaki otellerden Fora’da kalırdım.
Yeri çok iyidir. Ama kahvaltısı hiç de iyi olmadığından Serap Çay Bahçesinde
tost ile kahvaltı yapardım. Fakat Ocak, Şubat gibi kışın ortasında çay bahçesi
de kapalı olduğundan bu imkan ortadan kalkıyor. Bu sefer yeni açılmış Kumluk
Otel’i denedim. Odaları, banyosu her şeyiyle yepyeniydi. Yeri de akşamları
yiyip içtiğim Fevzi’ye otuz metre var yok. Öğleden sonra hava kararmaya yüz tutarken
odada biraz dinlendim ve sonra kısa bir sahil yürüyüşü yapıp her zaman olduğu
gibi Fevzi’ye gittim. Kısa yürüyüşümde gözüme çarpan bir noktayı aktarayım;
Datça’nın sahilindeki mekanlar kışın pek hareketli olmazdı. Bu sefer daha
hareketli gördüm. Bunda hemen hemen her mekanda canlı müzik olmasının payı ne
kadardır bilmiyorum. Ancak bazı tuhaflıklar da yok değil. Mesela adı
Maradona’nın Rum Meyhanesi olan mekanın adı başlı başına bir karmaşa. Maradona
ne, niye Rum Meyhanesi açsın diye düşünebilirsiniz. Maradona bilinen bir
Datça’lı. Herhalde iyi futbol oynuyordu ki lakabı Maradona kalmış. Arabasının
plakası da 48 Maradona diye başlar. Dışarıdan mavi iskemleli, mavi beyaz örtülü
mavi masalarıyla gayet sevimli görünüşü var. Mezeleri nasıldır bilmiyorum. Ama
Maradona’nın Rum Meyhanesinde çalan canlı müzik “Caney caney, işte meydaney...”
tadındaydı. Rum kültürüyle ne ilgisi var diye soracak olursanız ben de size
“Maradona’nın Rum Meyhanesi” ismindeki karmaşanın yansıması diye cevap
verebilirim. Yani kavramlar iyice birbirine girmiş.
|
Kumluk Otelindeki odamdan... |
|
Kumluk Otelinden |
Datça’ya
gideceğim zamanlar birkaç gün öncesinden dostum Fevzi’yi arayıp geleceğimi
söylüyorum, o da sağolsun kışın kapalı olan mekanını açıyor. Genellikle ikimiz
oluyoruz, gittiğimde masayı kurulmuş buluyorum. O nefis Ege otlarından ve deniz
mahsullerinden tadarak, sohbet ederek rakılarımızı yudumluyoruz. Geçen
gidişimde üç dost daha vardı, bu sefer yalnızdık. Ben gelmeden Fevzi
fotoğraflarda göreceğiniz gibi masayı donatmıştı. Bir de 100’lük rakıyı ortaya
koymuş, bu bitecek dedi. Laf lafı açtı, bir ara gülmekten gözümden yaşlar geldi
o derece matrak ve koyu bir sohbete daldık. Ben İstanbul’a iş için gideceğim
zamanlar hariç hiç saat takmam. Datça’da da takmamıştım, masadan kalktığımızda
saat kaçtı bilmiyorum. Ama galiba dörtbuçuk saat kadar oturmuşuz.
|
Fevzi |
|
Fevzi'de beni bekleyen sofra |
Ertesi
sabah otelde kahvaltı edip biraz gezindikten sonra öğle yemeğini yol üstünde,
Hisarönü taraflarında Mavi Pide’de yiyecek şekilde yola çıktım. Yine şahane,
leziz közlenmiş patlıcan, kaşar ve kuşbaşılı pidemi yiyip Bodrum’a doğru devam
ettim. Akşam eve vardığımda iki gece üç gün gezmenin tatlı yorgunluğuna baharın
ilk izlerinin de yorgunluğu eklenince nasıl uyuduğumu bilemedim.
|
Mavi Pide hemen su kenarında |
|
Köz patlıcan, kaşar ve kuşbaşılı pide |
|
Datça yolculuğumda hep durduğum, Ege ile Akdeniz'i aynı anda gördüğüm nokta |
|
Yatağan'ı zehirleyen termik santral |
|
Bu sefer bacadan çıkan duman, durgun havanın etkisiyle öyle yayılmıştı ki tam on kilometre önceden hissediliyordu |
Bir
bahar gelişini daha Datça’da bademleri görerek yaşadığım için şükrettim. Bu
imkanı bulabildiğim için de tabii. Önümüzdeki günlerde Fethiye’de Girida
balıkçısının sahibi Taner'in sözünü ettiği yirmi küsur yeni mezeyi tatmak için
bir Fethiye programı olacak sanki. Belki bu hafta günü birlik bir Tire’ye
gidebiliriz. Niye derseniz; eti iyi dediler, bir öğlen yemek yiyip döneceğiz.
Derken iki ay sonra Datça’ya on onbeş kilometre kala açıp Datça’ya kadar yol
kenerında duvar gibi yükselen tropik çiçekleri görmeye gideriz belki kim bilir?
Belki Mart sonu yine bir Foça, Cunda olabilir. Benim için Bodrum’da yaşamak
sadece bu yarımadada yaşamak değil. Güney ve kuzey Ege’yi de fırsat yakaladıkça
ve de fırsat yarattıkça gezmek, yemek, içmek, buraları da tadına vararak
yaşamak anlamına geliyor. Sözünü ettiğim gezileri yaptıkça yine burada
anlatacağım. Ha bu arada düne kadar dört günlüğüne İstanbul’daydım. Anlatacak
fazla bir şey yok, ne yazayım? Bir ara bazı kareleri paylaşırım ancak.
Yeni
seyahatlerde yine beraber gezene dek şimdilik bu kadar.
Kaleminize sağlık sayenizde oralara gitmiş gibi oluyorum. Bu arada Fevzi'deki akşama eşlik edemeyince meğer neler kaçırmışız neler.. Kısmet başka sefere inşallah, ama söylemeden geçemeyeceğim ne masaymış ama.. Afiyet olsun. :)))
YanıtlaSilİyiki sizi tanımışım yoksa çok şey kaçıracamışım kaleminize yüreğinize sağlık :)
YanıtlaSilMezeler müthiş duruyor,afiyet olsun,paylaşım için teşekkürler...Deniz.
YanıtlaSilFevzi de mezelerin hepsinden tadımlık mı istenir yoksa illa porsiyon olarak mı gelir,bu hafta sonu yağmura rağmen rotamız Datça.Sizin yazılarınızdan esinlenip geldiğimizi söylesek müessese indirimi varmıdır:))sevgiler...
YanıtlaSilFevzi'de mezeler zaten göreceksiniz, küçük tabaklarda gelir, siz istediğiniz kadarını seçersiniz. Diğer konu ile ilgili bir fikrim yok doğrusu...
Sil