İki
gün önce Bodrum’da beş yılımı doldurdum. Kendi doğum günüm ve aile fertlerinin doğum günü dışında tarih hatırlayamama gibi bir huyum
var. Unutuyorum. Ama Bodrum’a taşındığım günü hiç unutmuyorum. Hayatımın çok
önemli bir dönüşüm olduğundan beynime kazınmış. Bodrumlu hayatımın nasıl
başladığını daha önce anlatmıştım; http://bodrumluhayat.blogspot.com.tr/2013/04/bodrumda-dort-ylm-bitti.html
Şimdi
uzun uzun aynı şeyleri yazmayacağım. Sadece taşındığım tarih gibi, bende derin
iz bırakan bir iki noktayı anlatıp beşinci yılımda neler hissediyorum onları
aktaracağım. Buradaki hayat üzerine bazı notlar yani.
İstanbul’dan
ayrılmayı, Bodrum’a göç etmeyi kesin olarak kafama koyduktan sonra çok zaman
kaybetmeden bunu gerçekleştirdim. Beş yılımı doldurdum diyorum ama bu tam zamanlı
yerleştiğim süreyi belirtiyor. Öncesinde iki yıl, yarı zamanlı Yalıkavak
dönemim oldu. Yani hadi gidiyorum deyip tası tarağı toplayıp gelmedim. Önce
prova yaptım diyeyim. Bu iki yıl bana Bodrum hakkında yeterli fikri verdi. Hem
kendimi dinledim, hem işimi buradan nasıl yürütürüm onun alıştırmasını yaptım.
Sonunda hiç bir şeyi ertelememe kararını alıp istediğim hayatı yaşamaya başladım.
Bu ertelememe meselesinde babamın ani vefatı çok etkili oldu.
Şimdi
arkama baktığımda beş yılı çok daha iyi değerlendirebiliyorum. İstanbul’dan
ayrılırken arkama bakmamıştım. Arabamla yola çıktım, köprüye girdiğimde gözüm
dikiz aynasında yansıyan plazalara takılmıştı. Bu görüntü beni çok etkiledi.
Arkamda bıraktığım gri plazalar ve önümde tam olarak neler yaşayacağımı
bilmediğim ama yaşamayı çok istediğim mavi/beyaz Bodrum vardı. Sonra bir akşam
Bodrum’da sohbet ederken sevgili kardeşim Ahmet Coka’ya bunu anlattım. Aradan
zaman geçti, Coka da Bodrum’a yerleşme planı yapmaya başladı ve çok güzel bir
blog açtı. Orada bu anlattığımı kendi üslubuyla çok iyi bir görsel anlatım
haline getirmiş, bana sürpriz oldu. Siz de hem bu görsel anlatımı hem de Coka’nın
bloğunu görün isterim; http://hadibenkactim.blogspot.com.tr/2014/02/iki-teker-bir-cekirdek.html
|
Ahmet Coka'nın illüstrasyonu |
Bodrumlu
hayat kişiden kişiye değişiyor. Herkesin Bodrum’u farklı. Ama
yine de buraya benim gibi sonradan gelenlerin arasında bir çok ortak nokta var.
En belirginlerini söylemem gerekirse, başa büyük şehirden sıkılmayı alırım. Bu
hemen herkesin ortak noktası. Sonra temiz bir çevre, sakin hayat, deniz ile iç
içelik, siyasetin dayatmalarından bunalmak gibi şeyler geliyor. Bu konu
uzun uzun yazılacak bir konu. Aslında önümüzdeki günlerde buna yönelik
gözlemlerimi paylaşmak, buraya gelmeyi düşünüp bu bloğu okuyanlar için çok
yararlı olabilir. Ama tabii benim bakışımla anlatılan Bodrum olacak. Biraz önce
dedim ya, herkesin Bodrum’u, Bodrum’u yaşayışı farklı. Kimi bir ayağının
İstanbul’da olmasını istiyor, kimi burayı küçük İstanbul yapmak istiyor. Söylememe
gerek yok, ben bu ikisini de istemiyorum. Damardan burayı yaşamayı seçtim,
arkama bakmadan geldim, iş hayatım olmasa inanın İstanbul’a en fazla senede bir
giderim.
Buradaki
fotoğraflara baktığınızda belki fark edeceksiniz, insanların yüzü gülüyor.
Galiba bu durumun en temel nedeni burada yaşayan insanlarda kariyer hırsının
olmaması. Hırs olmayınca insan daha mutlu oluyor. Hırs insanı bitiriyor. Hal
böyle olunca hız da azalıyor. Yani hayat daha ağır akıyor. Hiç bir şeye
yetişmek zorunda değilsiniz. Deniz mi?... E orada duruyor, istediğiniz zaman
girebilirsiniz. Kısıtlı bir süre için gelmediğinize göre öyle sabahtan akşama
kadar yatıp güneşlenmeye gerek yok. Yazın iki ayını saymazsak trafik de yok.
Hoş o trafik dediğim de belli bölgede ve İstanbul trafiğinin yanında lafı bile
edilmez.
Özellikle
Bodrum'a benim gibi gelenler buranın değerini daha farklı anlıyor, bunu
gözlemledim. Bodrum’un yerlisi değerini bilmiyor demek istemiyorum, ancak onlar
için burada yaşamak çok doğal, bizim içinse mucize. Benim gibi düşünen o kadar
çok dost edindim ki, hani nazar değmesin de bizim Ahmet Kurşuncu’nun sık
kullandığı lafı geliyor aklıma; Yine çok eğleniyoruz yahu der. Doğru. Yaklaşık
olarak aynı bakış açısına sahip insanlara rastlama ihtimaliniz çok yüksek. Bu
az şey mi? Hele kışın, biz bize kaldığımızda burayı daha çok seviyorum. Bu beşinci
yılımda da hayatıma girenler önceki yıllarda olduğu gibi zenginliğimi,
mutluluğumu artırdılar. İyi ki gelmişler, iyi ki yollarımız kesişmiş. Hayatıma değer kattılar.
Ve
tabii bana göre Bodrumlu hayat sadece Bodrum’u yaşamak değil, tümüyle Ege’yi
kollarına almak demek. O yüzdendir ki sürekli bir fırsat yaratıp Datça,
Selimiye, Bozburun, Fethiye-Faralya, İzmir’e gidip duruyorum. Ege’de turlamak
için direksiyona geçtiğimde başka bir hal alıyorum. İçim kıpır kıpır oluyor.
Kaç defa geçtiğimi unuttuğum yerlerden her geçişimde yine heyecan duyuyor olmak
doğru yerde olduğumu anlatıyor sanki.
Evet
bu konuya başka bir yazıda uzun uzun değinmek üzere şimdi burada keseyim ve
Bodrum’daki beşinci yılıma dair bazı anları paylaşayım. Bodrumlu hayattan bir
yılın özeti.
Daha
nice beş yıllar burada sağlıklı ve mutlu yaşamak ümidi ve isteğiyle...
Nisan 2013
|
Her nisan ayı geldiğinde mahallemizdeki bu ağacın açmasını bekliyorum. Bu yıl da aynen böyle açtı. |
|
Arada bazı sabahlar Tepecik'deki kafeteryada çay/tost keyfini yaptım. Ama artık eskisi kadar yapamıyorum, beyaz un, buğday türü gıdaları hayatımdan çıkardım |
|
Bir nisan pazarında Mazı'ya gitmiştik |
|
Her zaman taze balık ile aramı iyi tuttum |
|
Ofisten Kos'a bakarken hava iyiymiş |
|
Ama birkaç gün sonra fırtına olmuş |
|
Nisan ayını bıyık otu için dört gözle bekliyorum |
|
İstanbul'dan Osman gelmiş, Mahmut Kaptan'da Alper Abiyi dinlemişiz |
|
Datça'dan Fevzi, İstanbul'dan Hale, Ali ve Selvi gelmişler Mahmut Kaptan'a gitmişiz |
|
İstanbul'dan gelen kuzen Nilgün ve kardeşimle beraber Mahmut Kaptan'dayken |
|
Nisan'da otların son zamanları yaklaşıyor |
|
Yine bir Mahmut Kaptan akşamında valideyle |
|
Begonvilleri budayan bahçıvan ayarı kaçırmıştı |
|
İstanbul'dan Derya ve Didem gelmişlerdi, kardeşimle beraber Mahmut Kaptan'a gitmişiz. Biz Derya ile beş yıl evli kaldık. Sonra hayat beni Bodrum'a Derya'yı Avusturalya'ya yolladı |
|
Ahmet diyor ya; Yine çok eğlendik yahu... |
|
Mazı |
Mayıs 2013
|
Mahmut Kaptan'da Süslü Celal'in de akordeon çaldığı bir gece |
|
Ofisten fırtına görüntüsü |
|
Galatasaray şampiyon olunca Gemibaşı'nın önünde davul zurna çalındı, pasta kesildi. Çünkü Gemibaşı'nın sahiplerinden Evren sıkı Fenerlidir, maksat kızdırmak |
|
19 Mayıs töreni |
|
19 Mayıs |
|
İktidar 19 Mayıs'ı kutlamama kararı alınca Bodrum'lu ne yapar? Genci, yaşlısı inadına meydanlara çıkar |
|
19 Mayıs'ta kortej Küba Bar'ın önünden geçerken |
|
Antika otomobiller Bodrum'a gelmişlerdi |
|
Halk oyunları festivali yapıldı |
|
Gümüşlük'te Limon'da anneler gününde kahvaltıyla sezonu açtık |
|
Mahmut Kaptan her yıl olduğu gibi geçen yıl da mayıs ayında kapılarını kapadı. |
Haziran 2013
|
Gezi'nin Bodrum'a yansıması |
|
Yaz güzel başladı |
|
İstanbul'dan Murat Yücebıyık ve eşi gelmişti, Berk Balık'a gitmiştik |
|
Haziran ayında Datça feribot seferleri başladı |
|
Haziran'da sahiller açıldı |
|
Burası da benim ofise gitmeden önce yüzdüğüm yer; Giritli Teyze. Ofise elli altmış metre mesafede |
|
Bahçede vantilatör ihtiyacı Haziran'da başlıyor |
Temmuz 2013
|
Temmuz ayında, bir ay sonra arkama bakmadan kaçacağımı bilmeden geçtiğim Yalıkavak'ın pazarı |
|
Geçen sene İstanbul'daki ofisi kapatıp Bodrum'a taşıyınca yazın yaşadığım Yalıkavak'tan Bodrum'a her gün ofise gitmek için git-gel 38 km yol yapmaya başladım. Çok anlamsız oldu |
|
Sabahları denize girdiğim yeri belediye bu hale getirmiş. Nedenini kimse bilmiyor |
|
Ve en önemlisi aslında berbat bir AVM olan Yalıkavak marina Yalıkavak'ı çok bozdu. Gürültüsüyle, gelen insan tipiyle beni rahatsız etti ve kaçtım |
|
Bir Temmuz akşamı Türkbükü'nde Ayşegül ve Ayşe ile |
|
Aynı akşam Hakan ile |
|
Evimin tam karşısına sürekli gidip gelen helikopterlerin gürültüsü ve yarattığı toz olacak gibi değildi |
|
Ve sonunda eşyaları topladım, yaz bitmeden ben Yalıkavak'ı bitirdim |
Ağustos 2013
|
Ağustos ayında trafik oluyor |
|
Bir hafta sonu Çökertme'ye kaçmıştım |
|
Ve bir hafta sonu da Alaçatı'ya gitmiştim |
|
Yaz olunca Mahmut Kaptan kapatıyor. Ara sıra Zazu'da buluşuyorduk |
|
Bir geceliğine Uğurcan ve Ayşe Ataoğlu gelmişlerdi |
|
Alaçatı'da da beni çeken şey tabii pazar ve otlardı |
Eylül 2013
|
Yazları Yalıkavak'a gidiyordum o yüzden Bodrum'daki evin bahçesi pek bakımlı olmuyordu. Artık yaz-kış Bodrum'un içindeki evde yaşama kararı alınca ilk iş bahçeyi düzenlemek oldu |
|
Mazı'ya doğru. Karşıda Datça |
|
Palamutbükü |
|
Ören |
|
Çökertme |
|
Marmaris İçmeler |
|
Marmaris'ten Datça'ya arka yoldan dağlardan gittim. Araba kullanması çok zevkli bir rota |
|
Çökertme |
|
İstanbul'daki çeteyle Datça'da Fevzi'de buluştuk |
Ekim 2013
|
Palamutbükü'nde fırtına yaklaşırken |
|
Selimiye |
Kasım 2013
|
Kasım ayında Gemibaşı Hüseyin'i evlendirdik. Şahane bir kına gecesi oldu. Bu o akşamki bizim masadan |
|
Turunç'a gittim, kimseler yoktu, bayıldım. |
|
Kasım ayında Bodrum iyice tenhalaştı |
|
Hüseyin'in kına gecesinden |
|
Bir Mahmut Kaptan akşamında Çisem, Selçuk, Yusuf, Simten, Havva ve Ahmet ile |
|
Datça'da Fevzi'den |
|
Gökova'nın renk cümbüşü |
|
Kına gecesinden |
|
Datça, Fevzi |
|
Kasım ayında artık geceleri bahçe serinledi ve evin içinde yaşamaya başladım. |
|
Kasım'da soğuk ve şiddetli yağışlar oldu. Kış öyle geçecek sanarken tersi çıktı |
|
Kasım'da da iyi havalarda hep bisiklet ile ofise gittim |
|
Yalıkavak'taki meşhur Havva Ana |
Aralık 2013
|
Sıkı bir yağmur geliyor |
|
Köyceğiz |
|
Aralık ayında şömineli geceler başladı |
|
Bir hafta sonu Fethiye'ye kaçmıştık |
|
Fethiye |
|
Bu kare de Aralık ayından. Yukarıdaki fırtına karesinden birkaç gün sonrası |
|
Sığacık |
|
Fethiye |
|
İzmir dönüşü Ortaklar'da çöp şiş molasından |
|
Aralık ayında Bodrum yeni bir mekan kazandı. Pannonica Caz |
|
Ahmet Coka Bodrum'a geldiğinde tabii Mahmut Kaptan'a gidildi |
|
İstanbul çetesinin iki elemanı Haluk Tuncay ve Serdar Tanyeli iki geceliğine Bodrum'a geldiler. İyi eğlendik |
|
Kaptan'da bir vur patlasın çal oynasın gecesinden |
|
Çetenin elemanları görev başında. Serdar ve Haluk ile Gümüşlük'te |
|
Köyceğiz |
Ocak 2014
|
Ocak ayında şevketi bostan piyasaya çıkıyor |
|
Ocak ayında çok gezdim. Kuzey Ege turundan Foça |
|
Ocak ayında ılık bir gün |
|
Foça'da yaşayan en eski arkadaşlarımdan Konca'ya uğradım |
|
Ofise giderken mola |
|
Assos |
|
Assos'ta eski dost Şenol ve oğlu adaşım Serdar ile |
|
İstanbul'un nesini seversin? Bodrum'a dönüşünü |
|
Kış gelince bahçe yine cangıla dönüyor. Bir kamyon yabani ot çıkıyor |
|
İstanbul'dan Tuluğ Sürenkök ve Ayşe Gürevin gelmişti. Gemibaşı'ndayız |
|
Assos gezimden |
|
Foça |
|
Foça |
|
Cunda |
|
Cunda |
|
Cunda kedileri |
Şubat 2014
|
Şubat ayında ofiste bazen kapı açık çalıştık |
|
Şubat'ta Selimiye, Bozburun, Datça gezisi yapmıştım. Burası Selimiye'ye varmadan bir koy öncesi |
|
Bodrum Paşatarlası sahili |
|
Selimiye |
|
Selimiye |
|
Bir Mahmut Kaptan akşamından |
|
Bozburun |
|
Enginar Şubat'ta kendini gösteriyor |
|
İstanbul'dan Koray Peközkay ve Uğur Demiröz Mahmut Kaptan'da rakıya geldiler |
|
Orhaniye |
|
Datça'da bahar açan bademleri görmeyi gitmiştim |
|
Tire pazarına alışverişe gittik |
|
Tire |
|
Tire'ye gitmişken Kaplan'a çıktık tabii |
Mart 2014
|
Mart ayında bir akşam Mahmut Kaptan'da İstanbul'dan dostum Cefi Medina ile karşılaştık |
|
Yeğen Ali Artış'ı acemiliğini yaptığı Manisa'dan kapıp Mahmut Kaptan'a atmıştık. Annesi ile özlem giderdiler |
|
Kaptan'da bir mavra anı. Emrah Kaptan, Süslü Celal ve Mazlum Ağan ile |
|
Mart ayında yine bir İzmir yaptık |
|
Seçim atmosferi |
|
Bafa |
|
Çetenin kadınları adamları bırakıp Mahmut Kaptan'a gelmişlerdi |
|
Selimiye |
Buraya taşındığınızdan beri bu harika yazıları okumayı ihmal etmişim ben. Okuyunca canım Bodrum'a gelmek istedi. Ama o da ne ben buradayım zaten. Hemde bir foto da görünüyorum bile. Eline keyfine sağlık. Umarım en yakın zamanda fotolar ile birlikte kitaplaştırısın.
YanıtlaSilyine söylüyorum; darısı başıma:)
YanıtlaSil