Bodrum'a aşık olabilirsiniz ama tadına varamayabilirsiniz.
Bodrum’u
seviyorum, aşığım demişti. Burada yaşayabilir misin diye sormuştum, düşünmeden
evet demişti. Nasıl böyle emin konuşabiliyorsun diye üstelemiştim. Seviyorum
dedim ya gibisinden bir şey söylemişti. Aldığım cevap hiç tatmin etmedi ama daha
fazla zorlamadım. Kendi doğrusunu kendi bulacak nasıl olsa. Sorsaydı
anlatırdım... diye düşünürken şimdi de buraya yazayım, belki birilerinin işine
yarar dedim.
Buraya
yerleşmek isteyenlerin Bodrum’a yerleşme konusunda kendince fikirleri var tabii
ki. Planlar, kararlar, zamanlamalar. Bunların hepsi iyi hoş ama asıl mesele bu
değil işte. Çok önemli bir nokta ıskalanıyor genellikle. Bodrum’u sevmek ile,
buraya aşık olmakla burayı yaşamak aynı şeyler değil. Sevebilirsiniz ama
yaşayamayabilirsiniz. Yani olması gereken anlamında, coşkuyla ve tutkuyla
yaşayamazsınız. Evlilik gibi düşünün biraz. Seversiniz, aşık olursunuz ama
yaşayamazsınız, olmaz. Biraz bunun gibi diyeyim. Hadi biraz açayım. Belki
kendimden, çevremden, buradaki hayatımdan söz etmek işe yarar.
Gülelim... hep gülelim |
Bir Yalıçiftlik günü, yine bir pazar günü |
Benimki
ilk görüşte aşktı. Anlatmıştım; 1978 yazının tatilinde geldim, onbeş gün kaldım
ve burada yaşamalıyım dedim. Ondokuz yaşındaydım. Grafik eğitimi alıyordum.
Sonra akademi bitti, iş hayatı falan derken Bodrum beynimin kıvrımları içinde,
arka planda sürekli kaldı. Hep bir özlem, istek benimle beraber büyüdü. Son
yirmibeş yıldır yazları gelip gitmeler, her ay dört beş gün kalmalar derken
uzun lafın kısası, sonuçta yerleştim ve kavuştum. Bu süreci anlattığım birkaç
yazımın linkini buraya alıyorum, isterseniz göz atarsınız;
Gelene
kadar hayatımda bazı değişiklikler yaptım. Bunların bir kısmı kendi iradem,
kendi kararlarımla oluşturduklarımdı, bazıları ise benim elimde olmayan
olaylar, gelişmelerdi. Ancak kimi tatlı kimi çok acı bu bir dizi olay, beni buraya getirdi.
Geldiğimde neyle karşılaşacağımı iyi biliyordum. Çünkü öncesinde çok gidip
gelmiştim. Ve kendimi iyi hazırlamıştım. Şunu peşinen söylemeliyim ki Bodrum
beni olumsuz anlamda hiç şaşırtmadı. Ne beklediysem, neler tahmin ettiysem onu
buldum. Hatta tabii ki içine daldıkça fazlasını verdi bana. Hala da veriyor.
Ama siz de almasını bileceksiniz. İşin püf noktası burası işte.
Buranın
size güzelliklerini bahşedebilmesi, sizin de burada, buranın şartlarına uygun
yaşayıp damardan tad alabilmeniz için, bir biçimde bunu almaya hazır olmanız
gerek. Kıvama gelmelisiniz yani. Peki bu nasıl oluyor?
Burada
geçirdiğim altı dolu yıl içinde çok insan tanıdım. Çok hikaye dinledim, kimi
hikayelerin de içinde yer aldım. Bu işin temelinde, buraya gelirken İstanbul
-ya da büyük şehir diyelim- kıyafetinizi çıkarmalısınız. Ardınızda bırakmalısınız. Buna hazır
olmalısınız. Bununla neleri kastediyorum, biraz açayım. Hırslarınızdan kurtulmalısınız.
Burada bizim hiç hırsımız yok. Onu bıraktık da geldik. Tam bırakamadan
geldiysek de burada bitirdik. Bakın bizim arkadaşlarımızla olan günlük
sohbetlerimiz, akşam rakı masası muhabbetleri veya bar sandalyesinde tüneyerek
konuştuklarımız hep gülerek, hep kahkaha ile sürüyor. Çünkü hırsımız yok.
Kariyer hırsımız yok. Rekabet yok. Kimseyle rakip değiliz. Bunun için gelmedik
ki. Bu çok önemli.
Bugün. Yalıçiftlik |
Bugün. Yalıçiftlik. Ilgın ağaçları altında şezlonglarda başlayıp, rakı masasında biten bir gündü yine. Ben hava kararmadan rakı içmediğim için bir tane birayla eşlik ettim. |
Cenk ile Nükhet rakıya ilk başlayanlardı |
İstanbullu
gibi düşünmeyeceksiniz. Bu zaman isteyen bir süreç. Benim kısa sürdü çünkü ön
hazırlığım kuvvetliydi. İlk zamanlar bende de İstanbul’un tortuları kaldığı
için uyum sağlamakta zorlandığım konular oldu. Özellikle “zaman” konusu...
Buradaki zaman kavramı ile şehirdeki asla aynı değil. Buna alışmalısınız. Çünkü
burada hayatın ritmi ağır ve insanlar bunu seviyor. Siz acele edecekseniz
kimseyi rahatsız etmeden kendinize acele edin. Sizin aceleniz banka memurunu
veya manavı ilgilendirmez. Yani burada biraz zaman geçirmelisiniz, bünyeniz
uyum sağlasın, kimliğiniz otursun. Bu da en az bir yıldır, benden söylemesi.
Kaprislerden,
iddialardan sıyrılmak lazım... Kimse sizin kaprisinizi çekemez burada. Büyük
şehirlerdeki konumunuz, işiniz, kıdeminiz, soyadınız... ne bileyim sizi siz yaptığını
sandığınız statü sembolleri burada işlemez. Burada sizi siz yapan değerlere
bakıyoruz. Öyle insanlar biliyorum ki cebinden çıkan parayla bizim çeteyi yüz
defa satın alır. Yırtık blucini ile gelip gidişini izlerdim, sonra sohbet
etmeye başladık. Neden sonra kim olduğunu, zenginliğini öğrendim. Hiç
anlaşılmıyordu, belli etmiyordu. Öte yandan öyleleri var ki kendini hala İstanbul’da kendi geldiği
dünyasında sanıyor, öyle davranıyor. Gereken cevabı da alıyor haliyle.
Tutunamıyor. Dışlanıyor. İstanbul’u yanınızda getirmeyin dediğim bu gibi şeyler.
Nisan ayında benim bahçede yaptığımız, yazı karşılama içerikli mangal partisinden. Çisem, Burcu, Hilal, Kadir |
Burada
sadeliği öğrenmeli, öyle yaşamalı. O zaman buranın tadına varılıyor. Çünkü
burası kadim kültürlerin buluştuğu büyülü bir coğrafya. Bu kültürlerin üzerinde
yaşadığının farkına varmalı insan. Mütevazı olmalı. Halikarnas Balıkçısı’nın
izinden gitmenin anlamını kavramalıyız. Hiç birimiz o kadar önemli insanlar
değiliz. Sadece burada yaşayabilen şanslı insanlarız. Bunu bilelim yeter.
Büyük
şehirlerde milyonlarca insan içinden sizin kafada olan insana denk gelme
ihtimali ile burada, kışın elli altmış bin kişi içinde denk gelme ihtimali aynı
değil. Burada ihtimal çok yüksek çünkü bizim gibi sonradan gelenler aşağı
yukarı aynı kafada insanlar. Aynı nedenlerle büyük şehirlerden geldik. Benzer
nedenlerle Bodrum’u seçtik. Benzer şeylerden zevk alıyoruz. Yediğimiz,
içtiğimiz çok farklı değil. Rakı ve rakı kültürü, adabı, burada bizim için önemli bir unsur. Özellikle
kışın biz bize kaldığımızda rakı sohbetlerinin doyumsuzluğu için bir ömür
burada geçirilir.
Bugünkü masanın sağ ucu. Hilal, Kadir ve Hakan ile... |
Bu da evdeki mangal partisinden. Çisem, Hilal, Simten |
Ayşegül ile Mahmut Kaptan. |
Bakın
bizim burada 20-30 kişilik bir çetemiz var. Yaz kış bu insanlar bir araya
geliyoruz. Genellikle akşamları Zazu’da buluşuyoruz, bazen orada takılıyor,
bazen başka yerlere gidiyor sonra geceyi yine orada bitiriyoruz. Bu bizim
buradaki hayat akışının ritüeli. Her gün bu çete eksiksiz bir arada olamıyor
tabii. Ya da hurra diyerekten her yere böyle kalabalık gidilmiyor. Ama sıkı dostlar
dediğimde benim aklıma gelenleri saydığımda bu kadarız. Bu ekipten ayda bir iki
görüşebildiğim de var, her gün birlikte olduğum da. İçimizde farklı yaştan,
farklı sosyal çevrelerden, farklı işlerden gelenler var. Bizi buluşturan ortak
nokta Bodrum. Bodrumlu hayatlarımız. Her gelenle aynı frekansı tutturmak mümkün
değil kuşkusuz. Çünkü biraz önce anlattığım gibi, herkes buraya uyum
sağlayamıyor. Biz de onlara uyum sağlayamayınca ilişki kurulamıyor. Bugün Pazar.
Öğlen Yalıçiftlik’te Hasan’ın yerinde bizim çeteden sekiz arkadaş buluştuk. Ekibin
içinde İstanbul’dan yirmibeş yıldır tanıdığım da vardı buraya geçen yıl
yerleşen de. Aynı eğlenceli hayatı paylaşmanın zevkiyle şahane bir Pazar günü
geçirdik. Dedim ya ortak nokta çok basit; Bodrumlu hayat. Bu hayatı sağlayan
kriterler aynı olunca gereksiz detaylardan sıyrılıp öze dönebiliyor ve aynı
frekansı tutturabiliyorsunuz. Yalıçiftlik’te ne yaptınız derseniz, güldük
derim. Arada denize girdik, birbirimize takıldık, oradan buradan konuştuk,
biralar, rakılar içildi. Uyundu. Yani özel bir durum yoktu. Özel olan durumun
kendisi zaten. Anlatmak istediğimi özetleyen bir gündü. Burada yaşamanın
anlamını keşfetmiş, tadına varmış, bunu gereksiz hırs, kariyer, daha çok para, mülk
edinme güdüsü bla bla ile bozmayanların bir arada olup paylaştığı anlar...
budur!
Çete bahçedeki mangal partisinde |
Çete mangal partisinde |
Buraya
yerleşmeye karar vermek ne kadar önemliyse burada anlattıklarım da o kadar
önemli, bunu vurgulamak istedim. Anlattıklarım benim hayata bakışım. Başkaları
başka şeyler söyleyebilir. Ama ben de şunu eklemeliyim ki yaz-kış bu coğrafyada
binlerce kilometre yaparken, Datça, Selimiye, Faralya, Gökova fır fır
dönenirken, benim gibi düşünmeyenlere yolda, orada, burada, gittiğim
meyhanelerde hiç denk gelmiyorum. Anlatabildim mi?
Herkesin
gönlünden geçen olsun, herkes de mutlu olsun.
Harika bir yazı😄
YanıtlaSilsüper bir anlatım, daha ne olsun. budur..
YanıtlaSilsizde halikarnas balıkçısını görüyorum.
sevgi ve sağlıcakla kalın.
yazdıklarınıza tamamen katılıyorum, zaten büyük şehri ardında bırakamayanlar kısa bir süre sonra geri dönüyor, mutsuz oluyorlar. Ben 7 senedir buradayım ve yaşadığım her dakika için şükrediyorum. Ama bir noktayı daha vurgulamak gerekiyor, bu şekilde bir hayatı yaşamak için belli bir miktar para gerekiyor. Bunu ayarlamadan gelmesin kimse:)) Gerçi inanın az para ile de çoook mutlu yaşanabiliyor burada, ama meyhane-bar vs gezeceğim deniyorsa para maalesef şart:)
YanıtlaSilYine harika bir yazı olmuş.. Bunun linkini de kaydettim.. Bana Datça gelmek, orada yaşamak istiyoruz ama yapabilirmiyiz diyenlere, hemen sizden 3-5 link gönderiyorum:))
YanıtlaSilPara var Bodrum var, para yok Bodrum bok)
YanıtlaSilBodrum da yaşamak herkesin harcı değil kesinlikle paran varsa Bodrum var .Ev kiraları çok pahallı evler çok küçük , normal standartlarda evler ise 1.000 tl den başlıyor . Çarşı pazar desen oda öyle kaldıki dışarda yemek içmeye hiççç girmiyorum . Öyle az uz geliri olanlar Bodrum a hiç heveslenmesin bile sefil olup geri dönerler. İmkanın varsa Bodrum kışın ve sarı yazda çook güzel. Bir diğer konu ise çocuk yetiştirme, eğitim ve aile hayatı bunlarda gözden geçirilmesi gereken çok önemli konular.
YanıtlaSilFATOŞ
Yazılarınızı okudukca daha bir keyifleniyorum.Bu senenin çabucak geçmesini istiyorum.
YanıtlaSilBodrumlu olduğumda işle ilgili bağım kopmuş olacak.Zaman sadece bana ait olacak.Hobi olarak uğraştığım resimle daha bir haşır neşir olurum diye düşünüyorum.
Açıkcası ilk yılım nasıl geçecek merak etmiyor da değilim.Bunu bir an önce yaşamak içinde ayları saymaya başladım işimle bağların kopacağı ana doğru.
Yazılarınız aydınlatıcı,güzel,keyifli,bilgilendirici...
Teşekkürler.
Bir daha okudum.
YanıtlaSilDaha önce gönderemediğim yorumumu bu sefer gönderebildim.Diğer yazılarınıı tekrar okudum.
Bodrum'un kokusu odamın içine doluştu.Kısa bir hayal dünyasına dalmadım değil.
Hafiften birazcık ürktüğümü hissediyorum.Bu da doğaldır diye düşünüyorum.
Yazınızı içeriği ve de içtenliği ile çok beğendim. Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Sevgiyle
YanıtlaSilYazılarınızı zevkle okuyorum. Bunca zamandır Bodrum'da ne yapılır, nasıl yaşanır vs gibi bilgiler edinmiştik şimdide nasıl bodrumlu olunuru hissetmeye başladık.
YanıtlaSilTeşekkürler Serdar Benli
Sehirdeki makam,sifat islerinden sikilmis olanlar, yasamak icin kacmaya calisiyor zaten, bodruma ya da egeye. Parasi olan binlerce kro ise yazlik aliyor ya da tatile gelir. Keske parasi az ama ruhu uygunlar da yasayabilse bodrumda, sorun orada.
YanıtlaSil