Cumhuriyet Bayramında Datça'daydım

Datça’ya her yıl daha fazla gider oldum. Her gidişimde daha sever, benimser oldum. Sakinliği, bakirliği bana eski Bodrum’u hatırlatıyor. Merkezini hiç sevmiyordum, oraya da alışır gibi oldum ama gönlüm tabii asıl Mesudiye’de. Bu yıl on kere gitmişim. Bunlardan üçü yaz aylarında diğerleri kış ve baharlarda. Orayı da Bodrum gibi yaz dışındaki zamanlarda seviyorum. Bu sefer yağmur vardı o yüzden sahil bomboştu. Bu ay başında yine gitmiş ve Ovabük’te kalmış, sakinliğine bayılmıştım. Bir avuç insanla, bedeni kadife gibi saran suya girmenin tadı doyumsuz. Buralara yazın gidenler, şimdi sakin haline bakıp “hüzünlü” diye düşünebilirler ama işin aslı öyle değil. Yazın karmaşasından sonra koyların o sakin hali, yazın kalabalığına, gürültüsüne değişilmez. Aynı şey Bodrum için de geçerli. Bütün Ege için geçerli. Yaz ile kış farkı inanılmazdır.

29 Ekim tatilini fırsat bilip bir gece kalmalı kısa bir Datça turu yapalım dedik. Yirmibeş yıllık arkadaşım Hakan Girgin’in de Datça’da bir görüşmesi vardı, onu da hallederiz diye bayram sabahı feribota atladık Datça’ya yollandık. Hava bulutluydu ama neredeyse sıfır rüzgarla Gökova’yı geçip karşıya Körmen Limanı’na vardık. Yol boyu üstte, açıkta oturduk ki dikkatinizi çekerim tarih 29 Ekim.


Karşısı Datça
Yolun tam ortasında Fahri Kaptan ile yanyana geçtik

Gökova'yı bu kadar sakin görmek yazın pek mümkün değil
Kos'un yandan görünümü. Bodrum'da hep karşıdan görmeye alışığız

Varır varmaz doğru Palamutbükü’ne geçtik. Hakan görüşmesini yaparken ben kimsenin, ama bir kişinin bile olmadığı kumsalda şezlong çektim dalıp gittim. Yağmur başlayınca içeri geçtim, ancak yağmur beş on dakika sonra kesildi. Biz de Ovabükü’ne, Ercan Usta’nın ahtapot ızgarasını yemek için Poyraz restorana yollandık. Kapari filizi, kaya koruğu, bal kabağı kızartması, havuç ezme ve ahtapot ızgaradan oluşan hafif menüyü mideye indirdikten sonra Datça merkezine devam ettik. Ben öğlen içmem. Hele araba kullanacaksam asla içmem o yüzden yemekte su içtim. Hakan kardeşim bir duble üstüne bir de teki keyifle içti, bana da yutkunmak düştü.

Bu blogu izleyenler artık bu kaplumbağayı biliyor
Palamutbükü
Tilos'tan doğru yağmur geliyor. Bir saat şu şezlongta oturup karşıya baktım, ruhum dinlendi
Tilos'a yağmur indirirken
29 Ekim'de geçit görmedim demem... Palamutbükü'nde önümden geçenler
Sarmısaklı, zeytinyağlı balkabağı kızartması. Enfes diyeyim, o kadar...
Ovabükü
Yine Kumluk Otel’de kaldık. Bu otelin açılması çok iyi oldu çünkü hem tam merkezde, hem yepyeni, tertemiz hem de Fevzi’nin burnun dibinde. Hani yazın Fevzi’de tuvalet doluysa beklemektense otele gitmek daha iyi fikir. O derece yakın. Akşam üzeri Serap Çay Bahçesinde bizim sevgili dost Serap ile buluştuk. Serap zaten Ahmet ile Havva’nın düğünü için Bodrum’a gelmişti ve on gündür bizleydi. Bizden birkaç gün önce Datça’sına kaçtı, evine sığındı. Çünkü Bodrum’da dağılmaya başladığını söyledi “biraz daha kalırsam bu gece hayatından ölüp gideceğim ben köyüme kaçıyorum” dedi gitti. İşte Serap ile buluşup birer kahve içip dağıldık. Bir saat sonra da kısa bir yürüyüşten sonra Fevzi’de masaya oturduk.

Fevzi’de biz bizeydik. Yani ben, Hakan ve Fevzi. Serap perhize girmiş, rakının yüzünü görmek istemiyorum dedi, gelmedi. Fevzi yine masayı donattı. Kış menüsü sürprizi Datça usulü salyangoz yahni -namı diğer karavilla- vardı. Sohbet rakıya, rakı sohbete karışınca bir baktık şişe bitti. Fevzi “hadi Club Taşlık’a gidelim” dedi, kalktık gittik. Fevzi’nin arkadaşı gitarla şarkı söylüyordu. Onu dinledik, sohbete devam ettik ve ertesi sabah 9:30 feribotuyla döneceğimizden geceyi fazla uzatmadan otele döndük.

Serap Çay Bahçesi. Datça'nın bir numarası
Fevzi masayı donattı yine...
Karavilla
Hakan, ben ve Fevzi Cumhuriyete kadeh kaldırırken
Cumhuriyet yürüyüşünden

Rakılarımızı içerken tepemizde havai fişekler patlamaya başladı
Sabah pırıl pırıl güneşe uyandık. Ilık bir sabahtı ve deniz nefis görünüyordu. Kahvaltı yapıp limana gidip feribota bindik, Bodrum'a doğru yola çıkıverdik. Feribot seferleri bugün bitti. Bir dahaki yaza kadar Datça gidişlerini Gökova’yı dönerek yapacağım. Evimden Fevzi’nin mekanı 235 km. Böyle olunca bir gün için gitmek biraz zorluyor, en azından iki gece kalmalı gitmek gerekiyor. Bu da Cuma öğleden sonra ofisten çıkıp Datça’ya gitmek, Pazar öğleden sonra da dönmek anlamına geliyor. Kışın o yolun da Datça’nın da zevki başka. Datça’da da Serap ve Fevzi gibi sevgili dostlar olunca kışın da bana Datça yolları görünüyor demektir. Hele şubat ayında bademlerin bahar açması dönemi rüya gibi oluyor. Geçtiğimiz şubat ayında çektiğim fotoğrafları görmek isterseniz; http://bodrumluhayat.blogspot.com.tr/2014/02/bodrumdan-datcaya-bahar-acan-badem.html



Hep söylüyorum, bu coğrafyanın nimeti bu işte. İstediğiniz zaman bir kaç saat içinde dünyanın en güzel köşelerine ulaşabiliyorsunuz. Biraz önce dediğim gibi evimden Datça’da Fevzi’nin restoranı 235 km. Evimden Fethiye’ye gidişlerimde kaldığım Yacht Otel de tamı tamına 240 km. Ve de İzmir’e gittiğimde kalmayı sevdiğim İzmir Palas tamı tamına 235 km. Yani evi merkez kabul edip pergeli 240 km. açarsanız o dairenin içinde harika yerler kalıyor. Yeter ki siz isteyin. Ben burada yaşıyorsam bu harika yerlere elimden geldiğince fırsat yaratıp, bir daha bir daha gitmek istiyorum. Önceliğim buralara gitmek olunca ne yapıp yapıp da bir fırsat yaratıyorum. Ege bizlere bahşedilmiş müthiş bir nimet. Bunun kıymetini bilip tadını çıkarmaya çabalamak gerektiğine inanıyorum.


Bol Ege’li, güneşli bir kış olsun... Bol bol gezelim.


Yorumlar

  1. Yine takipçilerinizi de içine alan keyifli bir yazı.. Ya hocam artık ama Bodrum da Kaptan'ın yerinde, ama Datça da Fevzi'nin mekanında hep beraber toplanıp tanışacağı ve dostluklara kadehlerin kaldırılacağı bir gün düzenlemenin vakti gelmedi mi dersem çok mu şey istemiş olurum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Büyük organizasyonlardansa küçük küçük bir araya gelmeler daha iyidir. Diğeri askerlik sonrası buluşmalara benzer :) En kalabalık masa 7-8 kişiyi geçmemeli, yoksa sohbet edilmiyor.

      Sil
    2. Gerekçe doğru olsa da olur ya 7. sandalye boş kalırsa ona talibim... :)

      Sil
  2. Eylül başında Datça'dan İstanbul'a dönüş yapalı beri kalbim "Datça" diye atıyordu, bu yazınız da tam üzerine geldi, artık yine birkaç gün "Datça krizi" yaşarım :) Bodrum'un, Datça'nın, Ege'nin keyfini çıkarın. Selamlar,

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bodrum'da ne iş yaparım?

Bodrum'da nereye yerleşilir?

Bodrum'a tatil için geliyorsunuz. Peki nereye geliyorsunuz?