Bu
içerikte bir yazıyı yazmayı ne zamandır düşünüyordum ama zaman bulamadım.
Derken geçen gece gördüğüm rüyadan -kabus mu demeliyim?- sonra daha fazla
ertelemiyeyim dedim. Rüyamda uzun süren bir Bodrumlu hayat döneminden sonra
artık İstanbul’a dönmem gerekiyor. Gerçek hayatta İstanbul’da yaşayan bir
arkadaşım da -rüya bu ya- burada yaşıyormuş, beni yolcu ediyordu. Rüyamda uçağa
binerkenki ruh halimi şimdi hatırlıyorum, yine yüreğim sıkışıyor. Hani çok
klişe laf ama gerçekten ter içinde uyandım ve bir an nerede olduğumu anlamadım.
Sonra sessiz evimde uyumakta olduğumu farkedip derin bir nefes aldım, öbür
tarafa döndüm kaldığım yerden uykuya devam ettim.
Bodrum’a
yerleşmek konusunda “Denerim, olmadı dönerim” fikri her ne kadar bir gerçeklik
barındırıyorsa da bence yine de son ihtimal olarak epey arkalarda kalmalı ve
gerçekleşme yüzdesi çok düşük olmalı. Bu benim görüşüm. Hoş, zaten bu blogda
2011 yılının ocak ayından beni kendi bakış açıma göre Bodrum’u ve Bodrumlu bir
hayatı anlatıyorum. Son zamanlarda Bodrum’a yerleşmek deyim yerindeyse moda
oldu gibi. Bunu anlayabiliyorum. Özellikle İstanbul’un artık yaşanmaz oluşu,
gerici zihniyetin hayat tarzına müdahalesi ve baskısı gibi nedenlerden dolayı
insanlar ferahlamak için kaçıyorlar. Bodrum son beş yılda %30’e varan nüfus
artışı yaşamış. Yavaş yavaş burada da trafik başlıyor. Konut fiyatları
inanılmaz derecede arttı. Gelenlerin hepsi düzgün insan değilmiş ki trafikte
sağdan kaynak yapanlar oluyor mesela. Bodrum bir İstanbul değil tabii, olmasın
da zaten. Ama bir çekim merkezi. Şehre 35 km mesafede bir havalimanı olması
önemli bir şey. Ya da sözüm ona seçkin markaların burada mağaza açıyor olması
da insanların alıştığı kentli davranışları için uygun ortamı yaratıyor olmalı.
Lafı nereye getireceğim? Herkesin Bodrum’u yaşaması farklı. Ben kendi yaşam
anlayışıma, üslubuma göre bazı gördüğüm noktaları anlatayım istiyorum. Belki
okuyanlara bir yararı dokunur.
|
Yazın insanların birbirine çarparak yürüdüğü sokaklar kışın bu halde. Bu sakinliği sevmeyen için Bodrum'da yaşamak iyi fikir değil. |
|
Mesela yazın en kalabalık yer olan çarşının geçen akşamki hali... |
Mesele
büyük şehirden kaçıp o alışkanlıklarla Bodrum’da küçük İstanbul’u yaşamaksa,
hem kendinize hem burada daha sakin hayata geçmiş olan bizlere yazık edersiniz.
Bana sık sorulan bir soru “Bodrum’da sosyal hayat var mı?”. Valla ne diyeyim
bilemiyorum. Benim için var. Ama bu soruyu soran kişilerin ne kastettiğinden emin değilim. Hareketli bir cemiyet hayatından ne anlamam lazım acaba? Ama
galiba bu soruya “yok öyle bir şey” diye cevap vermeliyim. Evet burada dans
kursu da var, Türk musikisi korosu da. Ahşap boyama dersleri de vardır
muhtemelen. Ama bu o soruyu soranı keser mi bilemem.
|
İş çıkışı şu manzara size iyi gelecekse, yani kendinizi iyi hissedecekseniz buranın düşük maaşlarını gözardı edebilirsiniz |
|
Bir pazar günü korna sesinin, kalabalığın olmadığı şu görüntü için neler feda edebileceğinizi iyi değerlendirin. Belki sizin için değecek, belki de değmeyecek. |
|
Hava uygun olduğunda işime bisikletle gidiyorum. Arabanızdan vazgeçebilir misiniz? Yoksa her yere arabayla gidenlerden misiniz? Eğer araba bir organınız haline geldiyse belki de burası sizin için uygun değildir. Çünkü buranın tadını yürüyerek veya bisikletle çıkaracaksınız |
Yerleşir
yerleşmez hemen bir çevre edinmek uğruna –hani hep birlikte pazar günleri doğa
yürüyüşü yapalım gibisinden saçma toplu hareketler hiç bana göre değil. O
anlamda sosyalleşmeden kaçıyorum. Burada yirmi otuz dostum var bu yetiyor.
Tabii ki yeni insanlarla tanışacağım, tabii ki çevrem genişleyecek ama bunu
istediğim yöntemle yapmayı tercih ederim. Zorlama etkinlikler, toplu
hareketlerle değil. Şimdi benim gibi birine sosyal hayat sorusu gelince cevap
vermekte zorlanıyorum.
İstanbul’daki
birçok alışkanlığımı, ilgi duyduğum konuları burada yaşamaya başladıktan sonra
değiştirdim mesela. Bazıları buranın koşulları gereği kendiliğinden oldu. Bazılarını
da yaşamayı çok istediğim hayat tarzı öğretti. Mesela her hafta gideceğim, bana
uygun tarz müzikle ilgili bir konser olmadığı için konsere gitme alışkanlığım
yavaş yavaş yok oldu. Ama buna karşılık akşamları evde müziğe ayırdığım zaman
çok arttı. Daha doğrusu evde olduğum akşamlar sadece müzik dinliyorum. Yanı
sıra yazıp-çiziyor, okuyorum tabii. Eskiden evde TV açık olurdu ve bir kaç
saatimi TV karşısında geçirirdim. Burada evimde bir TV var ama çalışmıyor. İlk
taşındığımda almıştım, kahvaltıda ve akşam yemeğini yerken haberleri izliyordum
mesela. Son iki yıldır çok az izlemiştim, yaklaşık bir yıldır da hiç açmıyorum
çünkü geçen sene fırtınada antene bir haller olmuş sinyal yok. Ben de
yaptırmadım. İki yıldır hiç film izlemedim. Aramıyorum. Zaten sinemayı çok
sevmem, genellikle sıkılıp yarısında çıkmaya başladığımdan beri sinemaya
gitmiyordum. Eh TV de olmayınca... Bilgisayarda seyretmek de bir yol ama hiç
film indirmedim, bilemeyeceğim. Neyse, demek istediğimi anlatabildim sanırım.
Şartlar değişince siz de uyum sağlıyorsunuz. Ha eğer konsersiz yapamam, iyi
resim sergileri olmazsa kendimi kötü hissederim diyorsanız o zaman burası size
göre değil demektir.
|
Kendi kendinizle iyi geçiniyorsanız yaşadığınız yerde mutlu olursunuz |
|
Evde olduğum geceler müzikli gecelerim... |
|
Elde kitap varken kafayı çevirince yeşil görmek insana iyi geliyor |
|
Eğer buraya yerleştikten sonra da kentli alışkanlığınızla marketten alışveriş yapacaksanız, bu renk yumurta yemeniz hayal olur. Burada hayatın lezzetini pazar alışverişi sağlıyor |
|
Bu yıl da mandalinaya para vermedik. Bahçeler sağolsun |
|
Burayı her an hissetmeli... |
|
Yeme alışkanlığınız buraya uyum sağlamalı. Buranın toprağından beslenerek burayla aranızda güzel bir bağ kurabilirsiniz... |
Bunun
gibi başka bir çok konu daha var ki bunları iyi düşünmeden, gelmek için
harekete geçmemek gerekiyor. Kuşkusuz iş meselesi bunların en önemlisi. Çok net
ve direkt olarak söylemek istiyorum, canınızı sıkacak, moralinizi bozacak belki
ama burada iş yok. Hele kışın... İkibin lira burada çok çok iyi maaş. İstanbul
maaşlarını unutun. Buna karşılık emlak fiyatları İstanbul’u yakalamaya başladı.
Yani burada hayat eskisi gibi değil, belirgin bir şekilde zorlaştı. Bodrum’a
kapağı atayım nasıl olsa bir iş bulurum diye gelenlerin tamamını hayal
kırıklığı bekliyor olacak, benden söylemesi. Yazın mevsimlik iş bulanlar şanslı
sayılır.
Eğer
evinizden veya küçük bir ofis tutarak iş yerinizden bilgisayar başında işinizi
yapıp hayatınızı kazanabiliyorsanız lafım yok. Gelirken cebinizde paranızın
olmasının eskisi kadar önemi yok çünkü ne iş yapacağınızı bilmezseniz o parayı
bitirirsiniz. İnanın Bodrum’da para bitirmek çok kolay. Anlamazsınız bile.
|
Bazen mesai evde kahvaltı ederken başlayabiliyor. |
|
İşinizi evden yapabiliyorsanız o zaman yerleşme konusunda işiniz daha kolaylaşıyor |
|
Mesela benim burada küçük bir ofisim var ve sadece İstanbul'a iş yapıyorum. Bodrum'dan hiç müşterim yok. Bazı meslekler için mekanın nerede olduğunun önemi kalmadı |
Gelip
de dönenleri gördükçe bunları yazmak istiyordum. Kendi çevremde de şahit
olduğum gibi gördüklerim, duyduklarım da var. Gelenler arttığı gibi hüsran ile geri
dönenler de arttı.
Benim
yakında altı yılım dolacak. İstanbul’dayken her yıl en az iki kere yurt dışına
çıkardım. Burada altı yılda iki kere çıktım. Burada kendimi iyi hissediyorum. Şimdi
şimdi artık çok ara verdim bir yerlere gideyim demeye başladım. Bunun sebebi
buradan bıkmak değil. Belki bir ölçüde artık alışmak olabilir. Ama asıl neden
gidip ne olup bitiyor bakmak istemem.
Burada
yaşamaya başlayınca kendi İstanbul’umu buraya getirmedim, burada kendime yeni
bir hayat tarzı oluşturdum. Tersi bence burada yaşamak için uygun bir yöntem
değil. İlk yılın heyecanı geçince bazı gerçekler dank etmeye başlıyor ve
insanlar mutsuz oluyorlar. Mızmızlanmalar, İstanbul’u özlemeler, ayda birken
iki, derken üç defa İstanbul’a gitmeler filan... Bunları çevremde gördüm onun
için böyle konuşuyorum. Arafta kalmak en kötüsü bence. Altı ay Bodrum altı ay
istanbul’da yaşarım diyenlere bir sözüm yok ama. Bu da bir tercih ve bu tarz
yaşayanlar kışın gittikleri için zaten sakinliği yaşamak isteyen benim gibiler
için bir problem yok. Yazın hengamesinde kim kime dum duma durumu var, işin yaz
kısmını es geçiyorum. Yaz hayatı buranın gerçeği. Sonuçta tatil yerinde
yaşıyorum ne olacaktı ki?
|
Burada bir bahçemin olması, az da olsa toprakla ilgilenmem beni değiştirdi. Hissediyorum |
|
Her an Bodrum'da olduğumu hissetmek... |
Geçenlerde
bir sabah bahçemin yeni misafirleri olan üç tavukla bir horoza yemlerini
verirken aklıma geldi; Birisi bana bundan on yıl önce, mesela iş çıkışı
Kanyon’da oturup bir şeyler içerken deseydi ki “Bodrum’a yerleşeceksin ve her
sabah ilk işin tavuklara yem vermek olacak”, hadi canım derdim muhtemelen.
Hayatı değiştirmekten kastım bu gibi şeyler.
|
Sabahları folluktan yumurta almanın verdiği duygu marketten almanın yanında o kadar farklı ki |
Bu
konu daha çok laf kaldırır, arada sırada yine aklıma gelenleri yazarım.
Şimdilik şöyle bağlıyayım isterseniz; Eğer Bodrum’da –ya da başka bir sakin yerde-
yaşamayı hayal edenlerin çok ama çok iyi düşünmesi, mutlaka sezon dışında gidip
gelip orayı tanıması, araştırması, incelemesi, değerlendirmesi gerek. Hayallerinizi
kırmayın. Elinizdekinden de olmayın.
|
Kışın sadece bizim dostlarımızın olduğu çok özel mekanlarımız var ve orada sohbet edip gülmek buranın bir nimeti |
|
İşte kışın buranın tadını çıkaran birleri daha... |
Son
olarak burayı küçük İstanbul yapmak için gelenlere de, gelmeyin kardeşim
diyeyim... İstanbul kafasıyla işletme açıp o anlayışla iş yapmaya kalkışmayın. Kendi
çıkarınız için buranın değerleriyle oynamayın. Burayı daha fazla zorlamayın. Ya
da zorlayın, paranızı batırıp dönün, para sizin ne de olsa.
Dediğim
gibi konu geniş, ilk fırsatta devam ederiz. Herkesin hak ettiği yerde, hak
ettiği mutlu hayatı yakalaması dileğiyle...
Söylemeyi unuttum. Yukarıdaki fotoğrafların tümü son bir ayda çekildi. Yani kışın Bodrumlu hayatımı yansıtıyorlar.
Yazınızı keyifle okudum.Doğru noktalara dikkat çekmişsiniz.
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
Bodrum'a yerleşmeyi düşünen ben,amacım orada şu an yaşadığım hayatı devam ettirmek değil uzun süre kafamda düşlediğim sakin,doğal,bir hayatı yaşamak olacaktır.Ama doğal mı bilemiyorum içimde her zaman bir endişe var.Onu da insanın kendine yeni bir hayat kurmasına bağlıyorum.
İyi günler dileklerimle.
Ders niteliğinde samimi bir yazı olmuş, elinize sağlık.. Ama tespitlerinize bakılırsa Bodrum'u da yavaş yavaş elbirliğiyle bozmaya başlamışız, bu da üzücü...Ne kadar uyar bilemem ama bana Oktay Akbal'ın "... önce ekmekler bozuldu, sonra her şey.." dizelerini hatırlattı... Dostçakalın.
YanıtlaSilŞu cümle duygularıma tercüman oldu: "Burada yaşamaya başlayınca kendi İstanbul’umu buraya getirmedim, burada kendime yeni bir hayat tarzı oluşturdum." Kesinlikle katılıyorum aksini isteyenler gelmesin. Ne onlar mutlu olurlar ne de getirdikleri İstanbul bizi mutlu eder.
YanıtlaSilBiz 2 yıldır Bodrum'dayız. 2. çocuğumuz burda doğdu. Genel olarak memnunuz. Büyük şehir yorgunu her insanın kafasının bir köşesinde yer alan ''güneyde bir sahil kasabasına yerleşmek'' hayalini gerçekleştirmiş epey insan yanıyorum, kreşten dolayı. Mutsuz olana rastlamadım henüz.
YanıtlaSilSizi zevkle okuyorum Serdar Bey. Bodrum'u size sevdiren en önemli etkenin o ''özel arkadaş grubu'' nuz olduğunu düşünüyor ve çok kıskanıyorum .
YanıtlaSilElinize sağlıkk
Okuyup okuyup kahroluyorum, şimdilikk :)
Azz kaldı :)
Selamlarr, saygılarrr ...
Koray ...
Merhaba Serdar bey,özel ilgi alanım olan Bodrum ve çevresine ait yazılarınızı zevkle okuyorum,
YanıtlaSil2015 yılında daha çok sağlık , keyifli anılar , bizlerle paylaşacağınız güzel fotograflar diliyorum....
Çok teşekkür ederim. Ben de size mutlu, sağlıklı bir 2015 diliyorum.
SilKaleminize yüreginize saglik Serdar bey. Karli bir Almanya gününde ilik bir Bodrum yazisi okumak zevk veriyor. Selamlar ve saglikli yillar.
YanıtlaSilmerhaba,
YanıtlaSilbütün yazılarınızı fenomen olarak takip ediyor ve sizin izinizden gidip yeni hayatımı hazırlamaya çalışan ben işallah birgün sizingibi gerçek mutluluk ve huzur olan bodruma kafamda hiç bi İstanbul yada başkayer kalmadan yerleşmek umudumla 2014 iyi idi 2015 size ve bizlere daha çok huzur mutluluk getirmesi dileğimle .