Dün
bizim Ahmet Coka ilk taşındığımda benim de çok karşılaştığım bir durumu
tvitırda yazınca, ben de ne zamandır aklımdaki şu konuyu artık yazayım dedim.
Konumuz
“hayat bize güzel”...
Bodrum’a
taşındığımdan bu yana bu lafı çok duydum. Sonra zamanla bunun yanına başka
laflar da eklendi. Ve hepsinin altında başka anlamlar yatıyor, biraz bundan söz
edeyim istiyorum.
“Oh
hayat sana güzel”ciler.
Ben
temelli Bodrum’a gidiyorum dediğim zaman çevremdeki bütün arkadaşlarım iyi
edersin dediler. Dur ne yapıyorsun, saçmalama diyenler olduysa da hem sayıca azdılar hem onlar sıkı dostlarım değildi.
Bunları söyleyenlerin temel argümanı sen şehirde doğup büyüdün, şehir adamısın,
İstanbul’u doya doya yaşıyorsun orada sıkılırsın idi. İşin öyle olmadığını,
artık şehirden sıkıldığımı, İstanbul’da yaşamaktan mutsuz olduğumu anlatmaya
çok da çaba göstermedim. Bir kulağımdan girip diğerinden çıktı o laflar.
İstanbul'daki hayatımda fark etmediğim güzelliklerle burada iç içe yaşamak güzel... |
Valla biz Bodrum'da yaşayanlar genellikle rakı masasında oluruz |
Hayattan tad alanlarlar burada birbirini buluyor, hiç zor değil |
Yaz sabahları bu suya girince insan kendini kötü hissedebilir mi? |
Hem
hiç bir şeyden vazgeçmeyeceksin, hiç risk almayacaksın, hayatında yaptığın
yanlışlıklarla beraber yaşamayı sürdüreceksin, hem sonra hayat sana güzel
diyeceksin. E tabii bana güzel olacak, şu halinle sana güzel olacak hali yok
ki.
“Git, baktın
olmadı nasıl olsa dönersin”ciler.
Bu
modellerin kafaları şöyle çalışıyor; Sen bi git, nasıl olsa yapamayacaksın,
ardına baka baka döneceksin. Eğer bu dedikleri olsaydı da dönseydim çok mutlu
olacaklardı. Çünkü onlar cesaret edemediler. Birisi çıktı cesaret edip gitti ve
döndü. Eh bak gördün mü, gitmek mümkün değil. İyisi mi ben yine bir kredi
çekeyim, bir şeyler alayım, burada mutluymuşum gibi yaşıyayım. Zihnin arka
planında bu yatıyor. Yani başta sözüm ona, gidecek olanı cesaretlendiriyormuş
gibi yapıp, kendini kandırıp hasetinin su yüzüne çıkmasını engelliyor.
Bizde durum budur... |
İyi ve lezzetli şeyler yemenin de mutlulukla ilgisi var |
Bu manzaraya kayıtsız kalınır mı? |
Neresi olursa "Olsun" Bodrum'da içilir arkadaş... |
Bunlar
en berbat kesim. O kadarına kıskançlık duyuyorlar, o kadarına mutsuzlar ki
etraflarında mutlu, hayatını arzu ettiği biçimde yaşamaya çabalayan insana
tahammülleri yok. Geçenlerde karşılaştığım bir durumu aktarayım, ne demek
istediğimi daha iyi anlatmış olurum. Bodrum’da arkadaşlarım yeni bir mekan
açacaklardı. Adı Hanende Mey olan bir meyhane. Ben de açılmadan önceki gün
ziyaretlerine gitmiştim, oradan çektiğim bir iki fotoğrafı tvitır hesabımda
paylaştım. Beni yıllardır takip eden kadının biri –artık bana ne kadar hınç ve
kin biriktirmişse- “Türkiye’de çocuklar ölüyorken siz Bodrum’lular neyin
kafasını yaşıyorsunuz? diye yazdı. Ben de dalga geçip “Olur söyliyeyim de
mekanı açmasınlar” dedim. Daha kızdı. Başladı söylenmeye. Biz Bodrum’da uzayda
yaşıyormuşuz, Türkiye’nin halini hiç bilmiyormuşuz da bla bla bla... Ben de dedim
ki “Valla Türkiye’nin bu halinden AKP sorumlu. Biz burada AKP’ye oy vermiyoruz.
%9 oy alıyor. Siz de İstanbullular olarak vermeyin iş hallolsun”. Neyse uzatmayayım, bu minval üzre saçmalamalarının dozu arttıkça, işin içine yalan ve
bilgisizlik girmiş laflar edince ben de blokladım gitti. Bunları hayatımızdan
çıkarıp buraya gelmişim, tadımı kaçırmalarına izin vermem. Sonra
bunları yazan kadını tanıyan bir arkadaşım o kişinin gazeteci olduğunu söyledi.
Kim buna iş verir ki dedim, Sabah’ta ekonomi servisinde çalışıyordu deyince
tamam dedim, şimdi oldu.
Aktardığım bu örnek bu tip insanları iyi anlatıyor. Hayatları berbat, mutsuz insanlar. Ya
kötü bir evliliği var ama bitiremiyor, o hayatı sürdürmek zorunda. Ya işi kötü.
Ya hepsi birden kötü gidiyor. Ya da sadece hayatı sevmiyor ve sevenlere
tahümmülleri yok. İçlerindeki nefreti böyle durumlarda tutamıyorlar
kusuveriyorlar. Bunu da “ben ülke meseleleri ile ilgiliyim siz orada rakı,
seyahat muhabbeti yapıyorsunuz, ne duyarsızsınız” diye savunuyorlar. Çünkü
kendilerini bir şeye inandırmak zorundalar, duyarlı vatandaşı oynuyorlar.
Hayatım berbat, ben de berbat biriyim diyemezler ki.
Asıl hayat Yalıkavaklı Neriman'a güzel |
Değmesin... |
“Hah
bak işte demedim mi”ciler.
Bu
tipler de kazara Bodrum ile ilgili bir konudan veya buradaki hayatın akışı ile
bir meseleden dolayı şikayet etsen hemen atlayanlar. Şuraya geleli altı yıl
oldu, yazın kalabalığı dışında hiç şikayet etmedim. Ama bir gün “bu yağmur da fazla oldu” veya “lodos
yettin gari” diye yazsam anında cevabı yapıştıracaklar. “Ne oldu, hani hayat
güzeldi?” diyecekler ve bundan çok mutlu olacaklar. Çünkü aynı konuya
geliyoruz; akıllarından, ben yapamadım o yaptı ve hayatı iyi gidiyor, bir
şeylerden şikayet etse de mutsuz olsa gibisinden düşünceler geçiyor.
Bir de
“ne şanlısın”cılar var ama o konuda daha önce yazmıştım, tekrar etmiyeyim. O
yazının linki şu; http://bodrumluhayat.blogspot.com.tr/2014/09/bodruma-yerlesmek-uzerine-sans-bunun.html Örnekleri
çoğaltabilirim ancak derdimi anlatabildim sanıyorum. Bundan sonra da bunlara
benzer laflar gelecek. Çünkü şehirlerde insanların mutsuzlukları artıyor,
saracak yer arıyorlar. Bu yazıyı biraz da şunun için yazdım, bana laf edenlere
cevap olarak bu yazının linkini yollayacağım. Okusunlar, belki kendilerini görürler.
Pazarda birden karşına nergiz çıkar, iyi hissedersin |
Dün akşam... Tam da bu konuları konuştuk |
Bu sabah limon ağacımın tomurcuklarını gördüm |
Tilkişenli, çökelekli taze yumurta yiyen mutsuz olmaz... Olmamalı |
Buraya
yerleşenler içinde pişman olan, dönen vardır herhalde. Henüz öyle birini tanımadım ama
olmaması mümkün değil. Ben ve dost çevrem burada olmaktan, burada yaşamaktan
mutluyuz. Şikayetimiz yok. İyi zaman geçiriyoruz, burayı ve buranın nimetlerini
seviyoruz, şükrediyoruz.
Uzun
lafın kısası, biz iyiyiz, siz de iyi olun. Yani hayat bize güzel...