Yaşadığımız yeri sahiplenmek.

Uzun zamandır buraya bir şeyler yazmıyorum. Daha önce de bu durumla ilgili söylediğim gibi, hem tekrara düşmek istemiyorum, hem burayla ilgili keyifle yazacak konular çok azaldı. Çünkü buranın tadı eskisi gibi değil. Eski derken kaç yıldan bahsettiğimi de yazayım. Doksanlı yıllarda annemin Akyarlar’da yazlık almasıyla başlayan bir süreçten söz ediyorum. Annem yılın beş ayını Akyarlar’da geçirip İstanbul’a dönerdi. Babam pek gitmezdi zaten. Kardeşim yeğenimin okulu kapanınca gider, açılınca dönerdi. Bense her ay bir kere uzun hafta sonu ayarlar, bir Perşembe akşamı gider, takip eden Pazar akşamı dönerdim. İşim İstanbul’daydı ve o zamanki koşullar gereği sürekli ofiste bulunmam gerekiyordu. Haftada bir kaç toplantım olurdu, yani günler günler geçirmek için Bodrum’a gelemezdim. Tabii burada şu da var, sistemi öyle kurmuştum ve bundan rahatsız değildim. Evet Bodrum’da daha fazla zaman geçirmeyi istiyordum ama bunun nasıl mümkün olabileceğine dair bir fikrim yoktu. Çünkü hayatın akışı beni...