Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Oh hayat size güzel"...

Resim
Dün bizim Ahmet Coka ilk taşındığımda benim de çok karşılaştığım bir durumu tvitırda yazınca, ben de ne zamandır aklımdaki şu konuyu artık yazayım dedim. Konumuz “hayat bize güzel”... Bodrum’a taşındığımdan bu yana bu lafı çok duydum. Sonra zamanla bunun yanına başka laflar da eklendi. Ve hepsinin altında başka anlamlar yatıyor, biraz bundan söz edeyim istiyorum. “Oh hayat sana güzel”ciler. Ben temelli Bodrum’a gidiyorum dediğim zaman çevremdeki bütün arkadaşlarım iyi edersin dediler. Dur ne yapıyorsun, saçmalama diyenler olduysa da hem sayıca azdılar hem onlar sıkı dostlarım değildi. Bunları söyleyenlerin temel argümanı sen şehirde doğup büyüdün, şehir adamısın, İstanbul’u doya doya yaşıyorsun orada sıkılırsın idi. İşin öyle olmadığını, artık şehirden sıkıldığımı, İstanbul’da yaşamaktan mutsuz olduğumu anlatmaya çok da çaba göstermedim. Bir kulağımdan girip diğerinden çıktı o laflar. İstanbul'daki hayatımda fark etmediğim güzelliklerle burada iç içe yaşamak güz

Maida Abla için... Zbogom Maida Hacıbegic-Girt

Resim
“Maida Abla” diye hitap ediyordum. Annemin Bosna’daki teyzesinin kızıydı. Çocukluğumdan hafızamda kalan, bir kaç yılda bir, yazları küçük bir Fiat arabayla ailemizin yazlık evinin bulunduğu İdealtepe’ye gelen, uzaktaki akraba figürüydü. Bizim geniş aile Saraybosna göçmenidir. O malum Balkan Savaşı sırasında göçmüşler. Her iki dedem, anneannem ve babaannem orada doğmuşlar. Sonraki kuşak, yani annem, babam, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler Türkiye doğumlu. Anneannemin kız kardeşi, savaştan sonra İstanbul Üniversitesi’nde okuyan genç Boşnak ile evlenip Bosna’ya geri dönünce, bir kol orada genişlemiş. O kol Hamid Efendi’den gelen ve soyadı Hacıbegiç olan kol. İşte Maida Abla, Hamid ile Maksume Hacıbegiç’in altı çocuğundan biriydi. Dediğim gibi, bazı yazlar o zamanki Yugoslavya’dan bize, İstanbul’a tatile gelirlerdi. Aklımda kalan güleç, masmavi gözlü, çok yumuşak, sevgi dolu bir kadın olduğuydu. Maida, Ferida ve Müfida Hacıbegiç kardeşler. Maida ortadaki. Annemin Bosna ziyareti

Biraz caz iyi gitmez mi?

Resim
Burada arada dinlediğim, arşivime yeni kattığım CD’lerden seçtiklerimi paylaşıyorum. Bir süredir ihmal etmişim. Bunda şu sıralar İstanbul’a gidip CD alışverişi yapamamamın da payı büyük ama yine de elimdeki arşivden seçmeler yapabilirdim. Daha önce söz etmiştim, iyi sayılacak bir CD arşivim var. Bunu da kuzenim Hakan’a borçluyum. Hakan Tünel’deki Lale Plak mağazasını işletir. Yıllar önce babasıyla amıcasının işlettiği dükkanı devralıp oraya yepyeni bir ruh kazandırdı. Bugün de bence sadece İstanbul’daki değil, Türkiye’deki caz dinleyicisinin mabedi sayılır. Alçakgönüllü olduğundan pek ortalarda görünmez ama Marcus Miller’den Chuco Valdes’e kadar geniş bir cazcı arkadaş çevresi vardır. İstanbul’a festivale gelen hemen her cazcı mutlaka dükkana uğrar.  Şimdi yıllar içinde Hakan sayesinde oluşturduğum caz arşivimden bir liste daha hazırladım. Burada yazın daha çok Yunan müziği, kışın ise caz dinliyorum. Mekana göre de değişiyor tabii. Meyhanede Rumca evde gecele

Bodrum'da anason kokulu akşamlar...

Resim
Aslında 5 Ocak Pazartesi günü ofise gelen kargo paketinden 2015 Rakı Ajandası çıkmasa böyle bir fikir aklıma gelmezdi. Sevgili Gülüşan İstanbul’da bu ajandayı görünce “aklıma hemen sen geldin, aldım” deyip bana göndermiş. Ajandanın sayfalarını çevirdikçe rakı ile ilgili anekdotlar, şiirler, yazılar olduğunu görüp ajandaya bayıldım. İlk aklıma gelen hangi akşam nerede rakı içtiğimi yazıp saklamaktı. Ertesi gün Mahmut Kaptan’a gitmiştim, onu not ettim. Sonra ayın 7’sinde bir rakı kadehi karalayıp altına ajandadan beğendim bir lafı not ettim. Böylece rakı ajandası macerası başladı. Şimdi bulduğum rakı ile şiirleri yazıyorum. Kendiliğinden, ajandanın ismine uygun bir içerik çıktı ortaya. Eğlendiğim bir iş yarattım kendime. İlla her güne bir şey bulup yazacağım diye bir şart yok. Bazen arada atladığım günler olmalı, aksi halde bu bir göreve dönüşür ki bu da işin eğlence meselesine ters. Ajandaya karaladıklarım, adı üzerinde işte tam anlamıyla karalama. Hiç bir kaygı gütmeden, o