Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Bodrumlu Hayat"tan yılsonu yazısı

Resim
Yılsonu yazılarında adet olduğu üzre yılın muhasebesi yapılır. Ben bir gazeteci, yazar değilim. Bu blog da öyle memleket meseleleri hakkında yazıların yer aldığı bir blog değil. Sonuçta Bodrum’daki hayatımı, Bodrum’u anlatıyorum. Öyleyse bu konuyla, yani Bodrum ve buradaki hayatımla ilgili bir değerlendirme yapayım. 2011 yılında 24 günüm İstanbul’da geçmiş. Buraya yerleşirken İstanbul’da geçireceğim günlerin 140-150 arasında olacağını göz önüne almış ona göre bir planlama yapmıştım. Yani her ay ortalama 12 günümün İstanbul’da geçeceğini tahmin etmiştim. Hiç o kadar uzun süre kalmam gerekmedi neyse ki. Önceleri yılda 70-80 olan İstanbul’da geçen gün sayısı sonra 50’ler, sonra 30’lar derken 24’e kadar indi. Bu skoru yakalamamış olmamın iki nedeni var. Birincisi iş hayatım ile ilgili, ikincisi İstanbul ile olan ilişkimle ilgili. Buraya yerleşmek bir tercih yapmamı gerektirdi. İşimi büyütüp daha çok müşteri edinip daha geniş bir kadro ile iş üretmek. Veya şimdi yaptığım gibi minimum

Bodrum'un üstü açık koridorları; sokaklar

Resim
Bundan 35 yıl once ilk kez Bodrum’a geldiğim günü hayal meyal hatırlıyorum. Amcam eşiyle Bodrum diye bir yere tatile gitmekten söz ediyordu. Yıl 1976 olmalı. Bana gelmek isteyip istemediğimi sordular. Üniversiteydim ve yaz tatilindeydik, aklıma yattı. Amcamın mavi kaplumbağa vosvosuna bindik ve üçümüz yola çıktık. O yıllarda Bodrum’a bir günde gitmek akıl karı değildi. Yanılmıyorsam yol en az 15-16 saat sürüyordu. Arabalarda klima olmadığını göz önüne alırsanız, bir vosvosta seyahat etmenin ayrıca zorluğunu da eklerseniz yapılacak en iyi şey bir gece konaklamaktı. Bu arada vosvos benim de ilk arabamdır. Çok seyahat ettiğim için bilirim, kabin gürültüsüyle uzun yolda insanı çok yorar. Gece Kuşadası’nda kaldıktan sonra yolun zor ve virajlı bölümünü ertesi sabaha bırakıp yola çıktık, Bodrum’a vardık. Şimdi yerinde bir konfeksiyon mağazası olan Balıkçının Pansiyonuna yerleştik. Hemen barlar sokağı üstünde bir pansiyondu. Önünden denize girerdik. Yanındaki pansiyon da s

Bodrum'a yerleşmeyi düşünürken

Resim
Bodrum’a yerleşmeyi düşünmek çoğu insanın aklına sıklıkla gelir ama ciddi olarak gündeme gelmesi o kadar sık olmaz. Akla gelme nedenlerinin başında gelense bir sabah uyandığınızda artık o şehirde yaşamaktan yorulduğunuzu hissetmektir. Gri hava günlerdir tepenizdedir, güneş bir daha hiç çıkmayacakmışçasına kaybolmuştur. İş hayatınız tatsızdır. Her sabah o köprü trafiği, veya metro çekilmez olmuştur. Yine o servise mi bineceğim, yine o ofise girmek için dakikalarca asık yüzlü insanlarla asansör mü bekliyeceğim? Kimse mutlu değil. Mutsuzluklarını bulaştırıyorlar. Akşam olunca da ne yapıyoruz zaten? Bira ve TV. Arada halimiz olursa bir sinema. Bazen de bir restoran veya meyhane. Belki arkadaşlarla evlerde buluşup biraz kafa dağıtmaca… işte o kafa dağıtılan arkadaş meclislerinin uzun haftasonu gecelerinden birinde bu konu gündeme gelir. Hafta sonunun rehavetine alkol de eklenince insana da bir cesaret gelir. “Neyi bekliyoruz ki” sorusu beynin içinde saklandığı kıvrımdan kafayı kaldırmıştır.