Onbeş gün önce hava çok
güzeldi ve Bodrum’dan kalkıp bir gece için Fethiye’ye gitmiştik. Bu yolculuğun
bir bölümünü on gün önce yazıp fotoğraflarıyla birlikte blogda yer vermiştim. Sonra araya
“Bir Bodrum pazarı günü” yazısı girdi, Fethiye gezimin devamını yazamadım.
Şimdi devamını ekliyorum.
Fethiye’ye üç nedenden
dolayı gittik. Birincisi harika bir sonbahar havasında Fethiye ve devamındaki
Faralya bölgesini sakinken turlamak. İkincisi çok severek araba kullandığım
Bodrum Akyaka arasındaki Gökova yolundan bir daha geçmek. Üçüncüsü de
Faralya’da artık her yıl mutlaka bir kere gittiğimiz tesiste (Oyster/Beyaz
Yunus) tanıştığımız neşeli ve genç ekiple Girida’da rakı içip sohbet etmek. Bu
yaz da Ağustos ayındaki bayramda Bodrum’un nasıl kalabalık olacağı belli olduğunda
kaçmış ve bu kaçışı blogda yazmıştım; http://bodrumluhayat.blogspot.com/2012/08/bayram-tatilinde-bodrumdan-faralyaya.html.
Fethiye’yi eskiden pek bilmediğim için sevmezdim. Çünkü Ölüdeniz ve Faralya
bölgesine giderken içinden şöyle bir geçer, İngiliz turist dışında pek birşey
görmezdim. Sonra sezon dışındabir kere uğradıktan sonra çok sevdim ve her yıl
bir iki kez gider oldum. İşte bu gidişlerimden birinde, yıllar önce Jade
Residence’da görevliyken tanıştığımız ve sonrasında Faralya’daki Oyster/Beyaz
Yunus’ta da karşılaştığımız Can’ın önerisiyle Girida’yı keşfetmiştim. Girida
Fethiye sahilinde, Fethiye’nin genişlediği, yeni mahallelerin yapıldığı bölgede
bir balık restoranı. İki yıl içinde beş defa gittim. Bu sefer de Fethiye
gezisini yapmamın nedenlerinden biriydi. Giridanın bir balık adı olduğunu
biliyordum ama o balığın lahoz –veya lagos- olduğunu yeni öğrendim. Yazın
gittiğimizde bahçesinde oturuyoruz. Geçen yıl şubat ayında da Antalya’dan Kaş’a oradan da Fethiye yoluyla Bodrum’a dönerken uğrayıp, soba
başındaki masamda nefis bir deniz mahsülü ziyafeti çekmiştim kendime. Bu sefer
de lezzetli mezeleri ve bol balık çeşitlerinin hayaliyle Girida’ya gittik.
Önceden yer ayırttım çünkü Fethiye’nin en iyi balıkçısı diyebileceğim Girida’da
kışın da rezervasyon yapmadan yer bulmak mümkün değil. Sahibi Mete bizi
karşıladı, yakın ilgi gösterdi. Mezelerimizi seçtik ki burası işin zor kısmı.
Çünkü meze vitrininin çekimine kapılınca o da olsun, bu da olsun derken masayı
donatmak işten değil. O anda hemen solda size gözlerini dikmiş bakan lagoslar,
levrekler ve daha birçok çeşidin olduğu balık bölümü sizi frenliyor. O
kadar mezeden sonra balığa yer kalmaması söz konusu. Bu da ciddi bir tehlike. Onca yolu balık yemek için geldik, yemeden dönecek değiliz.
Neyse biz mezelerimizi
seçip rakımızı da söyledikten sonra yerimize geçtik. Büyük bir yuvarlak masada iki
kiş oturduk. Hani düğün sahibi gibi, salona yüzümüz dönük ama koca masada iki
kişiyiz. Can ile telefonlaşmış, işi yoksa bize katılmasını söylemiştik. O günkü
maçı seyrettikten sonra Can ve arkadaşları Girida’ya geldiler. Deniz ve Ahmet
ile Faralya’da tanışmıştık. Sezen ve Fethiye’nin Donald Trumph’ıyla (!) da o
akşam masada tanıştık. Çok eğlendik, çok güldük, çok iyi yedik, içtik. Bu
neşeli genç ekip bana benim o yaşlardaki halimi hatırlattı. Benim de öyle iyi
bir ekibim vardı, iyi anlaşırdık. Hala da kopmadık zaten.
Güzel bir akşam
yemeğinden sonra, sabahtan beri ne de olsa köy yollarından, dağlardan,
tepelerden inip çıkıp 250 km yol yaptığım için olmalı, yorgunluk çökünce kaldığımız Yacht Otele dönüp iyi
bir uyku çektik.
|
Yengeç dolması |
|
Daltonlar gibi dizilmiş kalamr kardeşler |
|
Dil balığı... şiş hali |
Ertesi sabah otelin
harika kahvaltısını yapıp biraz yürüyüşe çıktık ve sonra da Faralya’ya doğru
yollandık. Ölüdeniz’i, Belcekız plajını hiç böyle sakin görmemiştim. Tesislerin
neredeyse tamamı kapanmış. Ölüdeniz sokaklarında çalılar yuvarlanarak önünüzden
geçiyor. Spagetti western film dekoru gibi bir durum. Oyalanmadan, her zaman
manzarasına hayran kaldığım Faralya yoluna girdik. Burayı resmen özlüyorum.
Ağustos’tan beri gitmemiştim. Tabii söylememe gerek yok belki ama yolda
neredeyse arabaya rastlamıyorsunuz. Kimseciklerin olmadığı, Akdeniz’e tepeden
baktığınız, kendinizle başbaşa kaldığınız bu yer sizi büyülüyor. Kabak koyunu
ve Shambala’yı geçtikten sonra artık yol bitiyor ve birkaç yıl öncesinde olduğu
gibi toprak yola giriyorsunuz. Yani Kabak koyunu geçtikten sonra asfaltlanmış
yol bitiyor. Oradan Gey köyüne Yediburun’a kadar gidiliyor. Yediburun’dan sonra
sahil yolu bitiyor, daha içeri giriyorsunuz. Bir süre sonra ana yola çıkmadan
Xantos’un yakınına çıkılıyormuş diye duydum. İlk fırsatta bu yolu boydan boya
gitmek istiyorum. Sadece yağmur yağmamış olmalı ki aracımızla çamura
saplanmayalım. Oralarda kalsanız yaza kadar kimse sizi kurtaramaz.
|
Yacht Otelin odasından sabah uyanınca görünen manzara |
|
Kahvaltımızın misafiri |
|
Ölüdeniz'deki Belcekız plajı... bomboş |
|
Faralya'dan Akdeniz'e doğru |
|
Araba kullanmayı en sevdiğim yollardan biri; Faralya yolu |
|
Kelebekler Vadisi'ne sonbahar bakışı |
|
Faralya Köyü. Şimdiki adı Uzunyurt. Yerseniz... |
|
Kabak koyuna doğru |
|
Dar asfalt yolun bitip toprak yolun başladığı nokta. Bu yol Gey köyüne Yediburun'a gidiyor |
|
Yazın İngiliz kaynayan bölge |
|
Fethiye'ye ismini veren "Tayyareci Fethi Bey" heykeli |
|
Köyceğiz yolu üzerindeki vitamincilerden |
|
Boş kıyı Ege yolları
Hızlandırılmış Faralya turunu bitirip biraz sakin Belcekız plajında yürüdük. Havanın erken kararacağını göz önüne alarak yavaştan Bodrum’a doğru yollandık. Bu sefer ana yolu kullanıp Fethiye - Dalaman - Köyceğiz - Akyaka - Muğla - Yatağan - Milas rotasını izleyip Bodrum’a vardık. Giderken Gökova sahilindeki dar yolu kullanıp, bol mola vererek 5 saatte aldığımız yolu dönüşte hiç durmadan ikibuçuk saatte katettik. Eve çantaları bırakıp doğru Berk Balık’a yürüdük. Eh, Bodrum’da içilen rakının tadı başka oluyor. Hele bu mevsimde, ortalık sakinken...
Berk'ten Bodrum'un boş sokaklarına bakarken
Bodrum'un altın sarısı renginde kaya barbunları
|
o faralya yolu varya benim yüreğimi ağzıma getiri kesin:)) çocukluğumdaki antalya akseki yolunu katırlattı bana resmen otobüsün arka tekerleklerinden birinin dönüşte uçurumda olduğunu ve karşıdan gelen aracın geçmesi için yol kenarına park ettiğimizi gayet iyi bilirim.
YanıtlaSilSn Serdar bey,
YanıtlaSilMuhteşem bir gezi olmuş. Fethiyenin altını üstüne getirmişsiniz. Faralya, Kabak buralar cenneten köşe.