Bu hafta sonu Mazı, Mahmut Kaptan derken...
Blogun formatında bir değişiklik yapmayı düşündüğümü
yazmıştım. İlk yazım 22 Ocak 2011 tarihindeydi (http://bodrumluhayat.blogspot.com/2011/01/ilk-mesaj.html).
Aradan iki yıl geçti, burada yaşadıklarımı, yediklerimi, içtiklerimi yazdım.
Gezdiğim yerleri anlattım. Bodrum ile bazı bilgileri paylaştım. Bana en çok
sorulan iki soruya, “Bodrum’da nerede yaşanır?” ve “Bodrum’da ne iş yaparım?”
sorularına elimden geldiğince cevap yazdım. Bazen buranın folkloru, kültürü ile
bildiklerimi ve öğrendiklerimi aktardım. Ve artık bir süre sonra tekrarlar
başladı. Sonuçta benim hayatım burada geçiyor ve burada anlattıklarımdan
göreceğiniz gibi sakin bir hayatımız var. İstanbul’da hayat hızlı akıyordu,
yetişmeye çabalıyordum. Burada sakin akıyor ve hayatımız da öyle çok hareketli
değil. Her gün ilgi çekici yeni bir şey olmuyor yani. Aynı yerlere gidip geliyorum. Mesela her
yıl birkaç kez Datça’ya gidiyorum. Çünkü orayı seviyorum. Her gidişimde farklı
yazacak birşey bulmak mümkün değil. Ancak biraz farklı fotoğraflar koyabilirim
o kadar. O bile çok kolay değil çünkü benim bazı sevdiğim açılar ve noktalar
var. Her geçişimde oralarda duruyor, manzarayı bir daha seyrediyor, fotoğraf
çekiyorum. Datça’da Mesudiye’ye tepeden bakan noktadan son dört yılda, farklı
mevsimlerde hiç değilse 15 kare çekmişimdir. Yani demem o ki yazılardaki
tekrarlar kaçınılmaz olmaya başladı. Ben de bu yazıdan itibaren yeni bir yol
deniyeceğim. Daha sık ama kısa kısa yazılar yazacağım. Bu bazen o gün gördüğüm
bir şeyin bende çağrıştırdıkları olabilir bazen de şimdi yazacağım gibi bir
cumartesi gününün izlenimleri. Tabii ki yazıların iki unsuru yine ben ve Bodrum
olacak. Yine Bodrumlu hayatımı anlatacağım. Başlayalım…
Bodrum’da bu kış ılık ama çok yağışlı ve fırtınalı
geçti. Geçen yıllarda daha serin geceler olurdu ama hava açık, gök yıldız dolu olurdu. Bol lodos,
burada hiç alışık olmadığım kadar gri günler getirdi. Ve her ne hikmetse
otomatiğe bağlanmış gibi neredeyse her cuma hava kapadı, her cumartesi-pazar fırtına
ve yağmur oldu. Bu durumda Bodrum’un en sevdiğim yanı olan, hafta sonları o koy
senin bu koy benim gezmeye pek fırsat bulamadık. Bu hafta sonu hava artık açınca,
İstanbul’dan gelen dostlarımız da olunca herkesin gittiği koylara değil de
biraz daha uzağa, Gökova kıyısına gidelim dedik. Çökertme’de sevdiğim bir aile
işletmesi vardır. Adı Çökertme pansiyon/restoran. Bir buçuk ay önce Antalya
dönüşü geçerken öğlen bir şeyler yemek için uğramıştık ama tadilat vardı,
servis yapamamışlardı. Buranın artık huyunu suyunu öğrendim, herşey yavaş
gidiyor, cumartesi günü önceden arıyayım de boşuna gitmeyelim diye düşündüm.
İyi ki aramışım, tadilat daha bitmemiş. Biz de rotayı Mazı’ya çevirdik.
Mazı Çökertme’ye oranla Bodrum’a daha yakın. Burası da
Gökova kıyısında, araba kullanması zevkli bir yoldan gidilerek varılan küçük
bir köy. Asıl yerleşim tepede ve adı Yukarı Mazı. İki Mazı var, sahildeki
yerleşimin de adı tabii ki Aşağı Mazı. Aşağı Mazı da kendi içinde ikiye
ayrılıyor, sol koy ve sağ koy. Hep sağ koya giderdik bu sefer sol koya gidelim
istedim. Sahildeki bölümünde kışın in cin top oynuyor. Bu mevsimde bazı
pansiyonlar yavaş yavaş açıyor. Mazı yakında patlama yapabilir, ilgi yoğun. İlk
berbat bina da yapılmış zaten. Kim nasıl yaptı bilmiyorum. Yeşillikleri
gösteren fotoğrafta, tepede bina sırıtıyor. Bildiğim kadarıyla buralar SİT
alanı ve imar izni yok. Ama adım gibi biliyorum ki yakında bu hükümet Araplara
buralarda koy pazarlar, tesisler yapılır, buralar da bozulur.
Mazı Bodrum’un bir köyü. Ama tam anlamıyla bir köy. Buralarda zeytincilik yapılıyor. Arıcılık da yapıldığını duymuştum. Yavaş yavaş turizm de başladı. Mazı pansiyonlarında hiç lüks aramayacaksınız. Hepsi sahilde, yüzü Gökova'ya dönük mekanlar. Gördüğüm kadarıyla aralarında işletme ve temizlik bakımından biraz daha öne çıkanlar var. Ama hepsinde taze kalamar, balık, buram buram zeytinyağı kokan körpe salatalar bulabilirsiniz. Ben hiç kalmadım çünkü sabah gelip akşam dönüyorum. Bodrum Mazı arası 50 km civarı. Iki yoldan gidilebilir. Biri daha sık kullanılan ve bilinen Bodrum-Güvercinlik-Mumcular-Yeniköy üzerinden giden yol. Diğeri benim bu aralar daha sık kullandığım Yalıçiftlik-Etrim-Pınarlıbelen-Yeniköy üzerinden giden yol. Bu yol birincisine göre daha kısa gibi dursa da köylerden geçtiği ve daha dar olduğu için aynı sürede gidiliyor. Çünkü birinci yolda Bodrum’dan Güvercinlik’teki Mumcular sapağına kadar olan bölümü 100 km ile gidebilirsiniz. Ama bir yere yetişmiyoruz, acelemiz yok, maksat gezi olsun deyip ben birinci yolu tercih ediyorum. Manzara çok daha güzel.
Mazı yolları şu sıralar bu halde |
Pınarlıbelen üzerinden Mazı'ya giderken |
Sözünü ettiğim çirkin yapı sağda görünüyor |
Mazı Bodrum’un bir köyü. Ama tam anlamıyla bir köy. Buralarda zeytincilik yapılıyor. Arıcılık da yapıldığını duymuştum. Yavaş yavaş turizm de başladı. Mazı pansiyonlarında hiç lüks aramayacaksınız. Hepsi sahilde, yüzü Gökova'ya dönük mekanlar. Gördüğüm kadarıyla aralarında işletme ve temizlik bakımından biraz daha öne çıkanlar var. Ama hepsinde taze kalamar, balık, buram buram zeytinyağı kokan körpe salatalar bulabilirsiniz. Ben hiç kalmadım çünkü sabah gelip akşam dönüyorum. Bodrum Mazı arası 50 km civarı. Iki yoldan gidilebilir. Biri daha sık kullanılan ve bilinen Bodrum-Güvercinlik-Mumcular-Yeniköy üzerinden giden yol. Diğeri benim bu aralar daha sık kullandığım Yalıçiftlik-Etrim-Pınarlıbelen-Yeniköy üzerinden giden yol. Bu yol birincisine göre daha kısa gibi dursa da köylerden geçtiği ve daha dar olduğu için aynı sürede gidiliyor. Çünkü birinci yolda Bodrum’dan Güvercinlik’teki Mumcular sapağına kadar olan bölümü 100 km ile gidebilirsiniz. Ama bir yere yetişmiyoruz, acelemiz yok, maksat gezi olsun deyip ben birinci yolu tercih ediyorum. Manzara çok daha güzel.
Cuma akşam uçağıyla İstanbul’dan gelen dostlarım Okyar
ve Ayşe ile aynı gün geç bir akşam yemeği yiyince haliyle geç yatıldı, geç kalkıldı.
Mazı için yola çıktığımızda öğlen bire geliyordu. Pırıl pırıl ve 25 derece bir
havada daha önceden İstanbul’dan gelen başka dostlarla Yalıçitlik’te buluşup
iki araba Mazı’ya yollandık. Bizi biraz rüzgarlı bir Gökova karşıladı.
Pansiyon-restoranda bizden başka kimse yoktu. Sonra üç kişi geldi gitti o
kadar. Rüzgar ortalığı serinlettiğinden ve hafif çırpıntı yaptığından deniz pek
çağırmadı. Biz de kendimizi yemeğe vurduk. Hoş denize girseydik de bu sefer
deniz acıktırdı deyip yine aynı şeyi yapacaktık. Köy ekmeği, harika zeytinyağı
ile hazırlanmış salata masaya gelince gözlerimiz döndü ve biralar açıldı.
Mutfaktan nefis zeytinyağı kokuları gelmeye başlayınca patlıcan, biberlerin
kızardığını anladık. Zaten açık olan iştahı tetikleyen bu koku gözleri karartı…
sonrası mı? sahilde güneş altına atılan şezlonglarda, sadece suyun şırıltısını
dinleyerek çekilen öğle uykusu.
Akşam ekipçe Mahmut Kaptan’a gidileceğinden saat beşe
doğru Bodrum’a doğru yola çıktık. Bilenler bilir Mahmut Kaptan Bodrum’un en
kişilikli, en hoş meyhanesidir. En büyük özelliği de Mayıs-Ekim ayları arasında
kapalı oluşu. Yani sadece biz kışın burada yaşayanlar gidiyoruz. Bir de buranın
tadına varıp da kapanmadan bir kere daha olsun burada bulunmak isteyen,
İstanbul’dan sırf bu nedenle hafta sonu gelen arkadaşlarımız. Bir iki kare de
bu akşamdan fotoğraf alıyorum. Yine bu akşama ait YouTube’a yüklediğim 30-40 saniyelik
iki minik video size Mahmut Kaptan’daki ortamımızı ve akşamımızı daha iyi
anlatacak. Sonrası ne oldu derseniz, Kaptan’dan Barbeast’e geçildi. Henüz
İstanbul’un bakışlarıyla birbirini kesen kadın ve erkekleri basmadan biz bize olalım deyip
geceyi Barbeast’te uzattık.
Güzel bir hafta sonuydu. Bu sabah da, fotoğraflarda göreceğiniz gibi evde, bahçede uzun bir kahvaltıyla hafta sonunu noktaladık. Ve bu sabah mevsimin dostlarla bir arada ilk kahvaltısını yaptım. İyi bir yaz sezonu geçirelim. Hep birlikte…
Zeytinyağının kokusunu alabiliyor musunuz? |
İstanbul'dan gelen dostlarımız Okyar, Ayşe, Hale ve adaşım Serdar. Ayşegül artık Gümüşlük'lü |
Okyar ve Ayşe ile beraber 36 saatlik hızlı bir Bodrum turu yapmaya çalıştık |
Mahmut Kaptan'da girizgah |
Ayşegül'ün doğum gününü kutladık. Alper abimiz cümbüşüyle her zamanki gibi aramızdaydı |
Bu sabah Özden, Hale, Serdar ve Ayşegül ile bahçede yaptığımız kahvaltıdan. |
Tilkişen ve naneli köy yumurtası yapmaya giriştim |
Datça'nın erken hasat soğuk sızması kahvaltıda ekmeği banmak için ideal lezzette |
Güzel bir hafta sonuydu. Bu sabah da, fotoğraflarda göreceğiniz gibi evde, bahçede uzun bir kahvaltıyla hafta sonunu noktaladık. Ve bu sabah mevsimin dostlarla bir arada ilk kahvaltısını yaptım. İyi bir yaz sezonu geçirelim. Hep birlikte…
Merhaba Serdar bey,
YanıtlaSilSu siralar Mazi da temiz odali pansiyon ariyorum.
Sizin yemek yediginiz pansiyon-restorant in adini ögrenebilirmiyim? Belki internette orasini bulabilir ve belki fotograflari var ise odalara bakabilme imkanim olur diye düsünüyorum.
Simdiden tesekkürler.
Saygilarim ile
Hülya Aytekin
Merhaba Hülya Hanım. Size şu anda henüz kapalı olan http://www.tasturizmmazi.com adlı yeri öneririm Gördüğüm kadarıyla en iyisi burası
SilTesekkür ederim.
YanıtlaSil