Bir deniz feneri hikayesi
Hayat bazen öyle oyunlar oynuyor ki, birden hiç fark etmediğiniz
kişilerle, olaylarla ilgili bağlantıları birbiriyle ilişkilendiriyor,
şaşırıyorsunuz. Farkındalıkların artması için rutinden sıyrılmak şart. O zaman
bildiğiniz olayların arkasında bilmediğiniz, fark etmediğiniz nelerin yattığını
görmeye başlıyorsunuz. Hani eskilerin”gönül gözünün açmak” dedikleri gibi bir
hal aslında. Eğer gönül gözünüz açıldıysa o insanla, o duygularla ilgili
farkındalığınız artıyor. Eğer sadece gönül gözünüz değil, diğer bütün
gözlerinizi açıyor, duygularınızı bloke edenlerden sıyrılmaya başlıyorsanız o
zaman çok daha heyecanlı bağlantıları görüyor, kendinize nasıl da anlamamışım
diyebiliyorsunuz.
İtiraf edeyim ki ben
hayatımda şu sıralara kadar yaşamadığım farkındalıklar yaşamaya başladım ve
bunun şaşkınlığı içindeyim. Doğrusu kendimle bu kadar sert, ön yargısız, açık bir
hesaplaşmam olmamıştı. Hadi bir itiraf daha; babamla olan, babamın vefatını
izleyen dönemdeki hariç, hiç hesaplaşmam olmadı diyebilirim. Egosu yüksek
olanlarda hesaplaşma olmaz diyebilir miyiz? Bunu da kendime soruyorum işte…
Bu süreçte konuştuğum,
spiritüel yönü, becerisi çok yüksek, beni çok iyi tanıyan, bir anlamda kendine
çok benzeten dostumla bu konular üzerine de lafladık. Doğrusu benim bu
spiritüellik meselesine ilgim yok. Uhrevi, dini, yüce duygu, yüce bilgin gibi
tanımlananlar ilgi alanımın dışında. O yüzdendir ki hiç bir din, tarikat,
dernek, kulüp, loca gibi bir arada yapılan ayinlerle, güya birliktelik ruhu dedikleriyle,
inanç ritüelleriyle uzak-yakın ilgim olmadı. Bundan sonra da olmaz ama insanın
içine dönerek kendisine ilgi göstermesi, farkındalığını artırması konusu ilgimi
çekti. Çünkü başıma geldi. Bunları konuştum. Telepati dedikleri garip bir olgu.
Hissedince tuhaflaştım.
Sonra işte girişte söz
ettiğim, geçmişteki olaylar, konuşmalar, insanlarla ilgili bağlantılar bir anda
bulundukları yerlerden “buradayız” demeye başlıyor. Farkediyorsun.
Baştan anlatayım.
2011 yılıydı. Yoga konusunda
bilgili biri “Bazı insanların hayata gelme nedenleri vardır. Onlar özeldir. Bir
misyon için gelirler. Siz de öğretmek için gelmişsiniz, bir anlamda farklı bir
insansınız. Bir ışığınız var, siz görmüyorsunuz ama ben görüyorum” dedi.
Etkilendiğimi söyleyemem, çünkü -hani bir karikatür vardır “tam nirvanaya
ulaşacağım bir gülme tutuyor” diyen Tibetli öğrenci karikatürü- işte ben de
oradaki öğrenci gibiyim. Devamla “Siz bir deniz fenerisiniz. Işık tutuyorsunuz
insanlara, yol gösteriyorsunuz. Geçmişte hocalık yapmışsınız, bu da onun bir
sonucu. Şimdi blogunuz var, insanlara başka bir hayatın mümkün olabileceğini
gösteriyorsunuz” demişti. O zaman daha blogu açalı birkaç ay olmuştu. “İleride
bu blog ve twitter hesaplarınız kanalıyla çok farklı insanlar girecek
hayatınıza. Kimi uzun kalacak, kimi dokunup gidecek, kimini siz hiç
bilmeyeceksiniz. Kiminden etkilenecek, kimi sizin öğrettiklerinizin
karşılığında size hayatınıza dair bir şey gösterecek” diye bitirdi.
Sonra yıllar geçmeye
başladı. Blog kanalıyla, hiç yüz yüze gelmediğim, tanışmadığım bir dost
edindim. Yazının bu bölümünde aşağıdaki linki okumanızı, yazıya sonra devam
etmenizi rica ediyorum. Çünkü anlatacaklarım ile çok bağlantılı. Sadece konunun
en can alıcı noktasını buraya alıyorum.
Müjdat Bey bana deniz
fenerlerinden söz ederek, kendisi için bir deniz feneri fotoğrafı çekmemi rica
ederek aslında beni o konuya yönlendirmek istemiş. Ben anlamamışım, fark
etmemişim.
Derken yine zaman geçti. 2014
yılının Mayıs ayında Datça’ya gittim. Dostum Fevzi ve Serap ile Knidos’a gittik.
Knidos’a kaçıncı gidişimdi bilmiyordum ama doğrusu oradaki fenere tırmanmayı
göze alamamıştım. Benim Knidos Feneri dediğim, adı Deveboynu Feneri olan bu
fener çok özel bir fener. Datça yarımadasının ucunda, Ege ile Akdeniz’in
birbirine karıştığı noktada. Yanımıza birer şişe su alıp tırmanmaya başladık.
Yarım saat tırmandıktan sonra fenerin kapısındaydım. Manzara karşısında nefesim
kesildi. Heyecandan gözüm yaşardı. Yıllardır haritada bakıp gitmek istediğim
Tilos, Nisiros adaları karşımdaydı. Kos elimi uzatsam değecek kadar yakındı. Ege bütün cömertliğiyle bağrını açmış, lacivert duruyordu. İki denizin birbirine karıştığını izlemek ruhumdan taştı. Bugüne kadar bu
ülkede ve dünya üzerinde kaç cami, kilise, katedral, tapınak, müze, saray
gezdim bilmiyorum, saymadım. Hiç biri beni Knidos Feneri kadar
heyecanlandırmadı. Şimdi bakıyorum da, bu da bir işaretmiş aslında. Bir fenerin
bu kadar etkilemesi tuhaf. O akşam Fevzi’de oturup rakı sohbeti yaparken
fenerlerden söz ettik, Knidos’u konuştuk. Ruhuma Ege dolan gecelerden biriydi.
Bende derin iz bırakmış. Şimdi yazarken o geceye gidebiliyorum, neredeyse kare
kare aklımda.
Knidos fenerine tırmanırken |
Sonsuzluğa açılan kapı |
O akşam Knidos, Ege konuşmuştuk |
Şimdi… Bu sabah uyanır
uyanmaz aklıma Müjdat Bey geldi. Niye geldi bilmiyorum.
Konuyla alakalı rüya mı gördüm acaba? Hiç bir fikrim yok. Sadece gözümü açar
açmaz aklıma geldiklerini biliyorum. Şaşırdım. Müjdat Bey ile ilgili yazdığım
yazıyı okumaya başladım ve orada bana deniz fenerleri hakkında yazdıkların
görünce “ne oluyor?” dedim. Uzun süre olanları, yaşadıklarımı, geldiğim
noktayı, aklımdan, kalbimden geçenleri düşündüm. Deniz fenerleri ile ilgili bir
şeyler yapmam gerektiğini hissediyorum. Gezmem, fotoğraflamam, yazmam, çizmem
gerek, hissediyorum. Bu konuda neler yapılmış önce onları tarayarak
başlayacağım. Geçen yıl rakı ajandası maceram olmuştu. Düşünülmüş, tasarlanmış
bir proje değildi. Hediye gelen ajandaya karalarken kendiliğinden çıktı.
Tamamen kendim için yaptığım bir ajanda oldu. Becerebilirsem adı bende saklı
olan bir yerde sergileyeceğim. Sonra da ya web sitemde veya bu blogda bir link
vererek isteyenin ulaşabilmesini sağlayacağım. Deniz fenerlerinin beni nereye
götüreceğini bilmiyorum. Onlara ulaşmak için yapacağım yolculuklarda nelerle,
kimlerle karşılaşacağım? Nerelere gitmem gerektiğini ararken şöyle bir rota
çıktı karşıma. Çanakkale/Babakale Baba Burnu feneriyle başlayıp, Antalya Gelidonya Feneri ile sona erecek. Sırayla gezemeyeceğim, yolum düştükçe ya da zaman buldukça gideceğim. Tümünü bir haftada gezecek zamanın olmayabilir. Bu rotada büyük dokuz fener var. Öncelikle
söylemek istediğim şey şu, var olmaktan mutlu olduğum coğrafyadaki fenerlerle
ilgileneceğim. Ben buraya ait hissediyorum kendimi. Yazdıklarım buraya ait.
Çizdiklerim de öyle. Eğer yol gösteriyorsam, ışığım burada olduğu için buraya
dair yol gösteriyorum. Yani diğer bölgelerdeki fenerler benim konum dışı. Hem
Müjdat Bey de Ege fenerleri yazmış…
![]() |
Görmek istediğim fenerler |
Deniz fenerleri
yolculuklarım bir anlamda iç yolculuğum da olacak. Kendimle ilgili
farklılıkları, ruh halimdeki değişiklikleri fenerlerle beraber yaşayacağım
galiba. Heyecanlıyım. Kendime notlar tutacağım, çizeceğim. Burada da sizlere anlatırım. Sabırsızlanıyorum.
Yollar beni bekleyecek... |
Deniz fenerleri tercih
yapamazlar. Sen ışığımı gör, hey sen, sana göstermiyorum diyemezler… Demezler
de. Işığa ihtiyacı olanlar görür onları. Benim şansım, ışığımı aldığını söylerken bana ayna tutan birinin karşıma çıkması olmuş. Ben aynayı da fark etmemişim. Şimdi tuttuğu aynadan bana kalanlarla bu yolculuğa çıkıyorum. Onun sayesinde...
Fenerler yolunu arayanlar için vardırlar. Hangi gemiye hangi anda nasıl yardım ettiklerini bilmeden ışıklarını çakarlar. Çoğu yalnızdır. Tek başına denizin ortasında olanları da vardır, Knidos feneri gibi, zamanında içinde aile yaşayanları da. Eğer bir fener olduysam, bugüne kadar yalnız bir deniz feneriydim. Bu iç yolculuğumun sonunda yalnız olmayan, farklı bir deniz feneri olacağımı biliyorum. O zaman ışığım daha güçlü olabilir. Kim bilir?
Bakalım hayat ne hazırlıyor?
Fenerler yolunu arayanlar için vardırlar. Hangi gemiye hangi anda nasıl yardım ettiklerini bilmeden ışıklarını çakarlar. Çoğu yalnızdır. Tek başına denizin ortasında olanları da vardır, Knidos feneri gibi, zamanında içinde aile yaşayanları da. Eğer bir fener olduysam, bugüne kadar yalnız bir deniz feneriydim. Bu iç yolculuğumun sonunda yalnız olmayan, farklı bir deniz feneri olacağımı biliyorum. O zaman ışığım daha güçlü olabilir. Kim bilir?
Bakalım hayat ne hazırlıyor?
Okurken gözlerim doldu Serdar Bey..Çok güzel anlatmışsınız,kaleminize sağlık..
YanıtlaSilUmarım bu seyahat sizin için ışıklarla dolu olur.
Yazmanın büyüsü..Yolunuz açık olsun.
YanıtlaSilharika
YanıtlaSilMerhaba Serdar bey.Fener seyahatleriniz ile ilgili yazılarınızı da diğer bütün yazılarınız gibi keyifle okuyacağıma inanıyorum.Şimdiden bol ışıklı iyi yolculuklar dilerim.
YanıtlaSilmerhaba serdar bey uzun zamandır yazılarınızı takip ediyorum ve benim için bir fener olduğunuz su götürmez.sayenizde mazı'yı öğrendim geçen sene, bu senenin rezervasyonu tamam. ocak ayında bodrum merkezdeydim nisan ayının başında yine ordayım 3 günde olsa mahmut kaptanda gemibaşında mezelerin tadına bakmak ankara'nın çamur çaylağından kurtulup ağaçların kokusunu almak denizciler derneğinde saatlerce oturup birşeyler okumak tek kelime ile harikaydı fener olarak ruhuma ışık tuttunuz,ve bambaşka dünyaların kapısını araladım sizinle yazılarınızın daha sık olması dileğiyle ışınız sönmesin...
YanıtlaSilMerhaba Serdar Bey bir kamu kurumunda yöneticiyim yaşım 32. Her yazınızı büyük bir zevkle okuyorum ama fenerlerle ilgili yazınız özellikle mest etti beni. Çünkü Türkiye'deki fenerleri gezme fikri yıllardır aklımda olan -ve hatta bir kısmını gerçekleştirdiğim- bir ideal. Sinop ince burundan başladığım yolculuğum geçen yaz gittiğim Datça'da -blogunuzdan görüp cesaretlendiğim- Deveboynu fenerinde devam etti. Sıraya Karaburun'daki Sarpıncık Fenerini koydum. Size fenerleri gezme fikrinin nerden geldiği malum. Bana nerden geldiğini düşünüyorum da çocukluğumda okuduğun Jules VERNE'in “Dünyanın Ucundaki Fener “ romanından herhalde. Bir fenerde karşılaşıp manzarayı izlerken birkaç kelam etmek dileğiyle...
YanıtlaSilEğer bir fener olduysam, bugüne kadar yalnız bir deniz feneriydim. Bu iç yolculuğumun sonunda yalnız olmayan, farklı bir deniz feneri olacağımı biliyorum. O zaman ışığım daha güçlü olabilir. Kim bilir? ( uzun zamndır bir yazı okuyup sabah kalkıp yazıyı düşünüp bir kez daha okuyup öğlen bir daha okuyacağım diye yazıyı kapttığım olmamıştı, açılımlar, çağırışımlar ve yola çık mesajı veren kelimeler...)
YanıtlaSil