Yıllar önce Bodrum'a, ardından on dört yıl sonra da Gökova'ya göçen bir İstanbullunun gözünden, Glaros adındaki yelkenli teknesiyle yaptığı seyirler, bu coğrafyadan, Ege koylarından ve karşı adalardan hayatına dair notlar.
Bodrum'da 19 Mayıs'ta halk yürüyüşü
Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
-
Bodrum’da çok coşkulu bir 19 Mayıs kutladık. Buraya yerleşmeden
önce 19 Mayıs, 29 Ekim gibi bayramlar benim için tatil fırsatı yaratan milli
günlerimizdi. Kurban ve şeker bayramları da bunların dini versiyonlarıydı. Son
ikisi benim için yine aynı anlamı taşıyor ama AKP iktidarının bizlerin yaşam
tarzına müdahale etmeye başladığı son üç dört yıldır bu milli bayramların
anlamı değişmeye başladı. Özellikle Bodrum gibi kaç/göç olmayan, halkının kimi
namaza giderken kiminin meyhaneye gittiği, kimsenin kimseye karışmadığı
beldelerde, iktidardaki zihniyetin asla aklının eremeyeceği iyi ve doğru bir
hayat sürmekte. Biz Bodrum’da böyle yaşıyoruz. Ama son dönemlerde bu hayat
tarzı hepinizin bildiği gibi gittikçe diktatörleşen başbakanın kimliğine
uymadığı için orasından burasından kurcalamaya, rahatsız etmeye başladı. Bu da
bizi rahatsız ediyor tabii. Benim kuşağım Atatürk sevgisiyle büyüdü. Bunda
acayip bir yan yok. Derken iktidardaki zihniyetin bir türlü içine sindiremediği
Atatürk’ü sevmenin geri kafalılık, statükoculuk olduğu işlenmeye başladı. Ve
bir takım güya demokrat ve liberal kalem erbabı da bunu destekler tavır alınca
Atatürk sevgisi tu kaka edilmeye başladı. Atatürk’ü sevmek, ona teşekkür borçlu
olduğumuzu hatırlamak için böyle milli günler birer fırsat. Bu arada Atatürk
sevgisi ile Kemalizmi birbirine karıştırmıyorum. İkincisinin sorunlu olduğu
yönleri biliyoruz. Ve günümüz koşullarından 80 yıl öncesini değerlendirmek ne
kadar anlamlı bu da tartışılır. Veya benim açımdan tek parti döneminin baskıcı
yönetiminin Atatürk’ü sevmemle ilgisi yok. Atatürk bir sembol. Bağımsız ve modern
Türkiye’nin, laik Türkiye’nin sembolü ve ben bu değerlere sıkı sıkıya bağlıyım.
Ayrıca kişisel olarak dinle hiç ilgim yok o başka. Hayatımda camiye gitmedim,
namaz kılmadım, dua bilmem. İnancı olanla da ilgim yok. Çünkü herkesin inancı
kendine göre, hangisi ona iyi geliyorsa o yönde yaşar. Kimi camide huzur bulur kimi meyhanede neşelenerek hayat sevincini yakalar. Ama sen benim meyhaneme
karışmaya kalkarsan işte orada dur deme hakkım var.
Akson Mehmet'in teknesi Aksona
Marina çarşısı
Bodrum Vosvos kulübü geçerken
Akut da katıldı
Belediye meydanı
Sabah tören yapılan anıt önünde tabii ki AKP çelengi yoktu. Olmasın da
Bu girişi yapma nedenim, dün 19 Mayıs halk yürüyüşüne neden
katıldığımı açıklamak için. Biz Bodrum’da Atatürk’ü sevdiğimizi söylemekten ne
utanıyoruz ne çekiniyoruz. Bu düşünceye sahip insanlarla aynı beldede
yaşamaktan çok gurur duyduğumu da söyliyeyim. Dün akşamki halk yürüyüşünde
meyhanede servis yapan garsondan, başı bağlı yaşlı kadına, minicik çocuklardan
esnafa, el ele tutuşan yaşlı çiftten yine el ele yürüyen gencecik sevgililere kadar
gerçekten her yaş ve sınıftan insan yürüdü. Beni de binlerce kişiyi de kimse
zorla yürütmedi. Sahip olduğumuz değerlerin elimizden alınması çabalarına karşı
biz buradayız demek için yürüdük. İktidardaki zevata bu memleket babanızın malı
değil demek için oradaydık. Bu memlekette yaşabilmemiz için ölen ecdada saygımızı
sembolize etmek için meydanda çıt çıkarmadan saygı duruşunda bulunduk. Bunlar
demode şeyler değil. Eğer öyle olsaydı dün yürüyenlerin yaş ortalaması 25-30
arası olmazdı. Bunu çok önemsiyorum.
Bodrum Beşiktaşlılar Derneği ekibi
Önde yürüyen okulumuzun bando takımı
Her sene yürüyüş için toplanma yeri marinanın önü oluyor
Bodrum'lu gazi çocukları, torunları
Belediye fener alayı için meşale dağıttı
Gemibaşı'nın önü
Bence her şeyi çok iyi anlatan en önemli kare... Yürüyüşe katılan yaşlı çift, solda ise genç sevgililer
Bodrum’un aydınlık yüzlü, gülen, hayattan zevk alan halkıyla hep
birlikte bir aktivitede bulunmak beni buraya biraz daha bağlıyor. Nasıl
İstanbul’un yeni halkından hoşlanmıyorsam, onlarla birlikte aynı kentte
yaşamaktan kelimenin tam anlamıyla nefret ediyorsam, o güzelim şehri
katlettikleri için kızgınsam, burada da tam tersi duygular yaşıyorum. Akşamları
iki kaden rakı içip sohbet ettiğimiz Gemibaşı’nın sahipleri Hüseyin ve Evren kardeşlerin mekanın önünde fişek yakmaları, Küba Bar’ın biz önünden geçerken müzik
tesisatını caddeye çevirip Onuncu yıl marşını çalması, Helva’dan, Sünger
Pizza’dan insanların ayağa kalkıp alkış tutması. Bunlar bizim değerlerimize
sahip çıkmanın hoşlukları. Başka yerlerde yürüyüş yasaklayan zabıtaların tam
aksine Bodrum’da belediye meşale dağıttı. Bu arada dün akşamki coşkuları için
Bodrum Beşiktaşlılar Derneğinin yöneticilerini tanısam ayrıca kutlamak
isterdim. Ellerinde baskı yapılmış, fotobloklara yapıştırılmış pankartları, bir
örnek tişörtleriyle çok sempati topladılar. Ne Fenerbahçe’den ne
Galatasaray’dan böyle bir katılım olmadı. Önceden de yoktu, dün de olmadı. Ama
Beşiktaşlılar her milli bayramda hem anıta çelenk koyma töreninde bulunurlar
hem halk yürüyüşünde en önde olurlar. Dün CHP ve AKUT de yürüyüşteydi. Sağolsun
CHP ilçe teşkilatı son anda kartonlara kötü el yazısıyla birşeyler karalamışlar
ama vardılar ya bu önemli. Bu değerlere en çok onların sahip çıkmaları gerek.
CHP gençleri
Küba Bar'ın önünden geçerken
Helva'nın önü
Fink'in önü
Meydanda biten yürüyüş
Ve çocuklar...
Hayatımda hiç bir milli bayramda yürüyüşe katılmadım. Dedim ya; bu
bayramlar tatil için iyi bir fırsat olurdu bir yerlere kaçardık. Son iki yıldır
Bodrum’da halk yürüyüşüne katılmak hem moral veriyor hem umut.
Biz Atatürk’ü sevdiğimizi söylemekten gocunmuyoruz. Bodrum’da Atatürk
hala seviliyor. Bunun olumsuz anlamda, yani tutucu ulusalcılıkla, tek parti
özlemiyle filan hiç ilgisi yok. Hem zaten asıl şimdi tek adam ve tek parti
diktasını yaşamıyor muyuz?
Burası modern yaşam tarzının sembolü. O yüzden Bodrum’u korumak
durumundayız. Tabii ki koruyacağız da.
Bir yanı Trakyalı, diğer yanı da Sivas'ta katledilenlerden olan biri olarak diyorum ki ya Trakya'da ya da Ege'de olacağız İstanbul'da her geçen gün artan yalnızlık ve öteki hissinden kurtulmak için...
Yeni yaşamınıza dair paylaşımlarınızdan, bloğunuzdan fevkalade yararlandım. Tüm yazılarınızı okudum, okuyorum. Teşekkürler... Gerçi Bodrum'da yaşayan arkadaşlarım da söylemişti, şimdi daha iyi anlıyorum ki çok Kemalist. Anarşisti bol Yunanistan sahilleri ya da adalarını mı düşünsem acaba :) (Not: Aşağıdaki Yıldırım Türker'in yazısını paylaşan benim, ismimi yazmayı atlamışım kusuruma bakmayın lütfen.) Serhad Kara
Hocam Sayende ben Bodrumu hergün biraz daha fazla seviyorum.... Degerli yöneticilerimiz Suriyeden getirdikleri AKP li Araplari (oy icin TC Vatandasi yapilanlari..)Karadeniz ve Ege Sahiline yerlestireceklermis (Alman basininda yayimlandi Turizm ile ilgili bir Haberde okudum. Malesef bizim basinda büyük bir kisminda o cesaret yok..)Özellikle Oy alamadiklari bölgelere "Gavur Izmire" ve Mugla taraflarina...Umarim Bodrum da bundan nasibini almaz.... Hani bazi yazilar vardir güzel kokan Gül gibidirler ama oldukcada dikenli Güller...Son yazinizda biraz öyle olmus ..Ben Gül kokusu aldim...kim neye mustahaksa ondan nasibini almasi dilegi ile... Dostca kalin Deniz
kim katılmış kim katılmamış diye kulis yapılmayan, bitse de gitsek diyen mahalli yöneticilerin olmadığı, şampiyonluk kutlar gibi piyasa yapmak için çıkılmayan, samimi, adam gibi, olması gerektiği gibi bir yürüyüş... yürüyen herkesin ayağına, alkışlayan herkesin ellerine sağlık...
Yarı tanrısı (İsa); Mustafa Kemal. (Tarihi bir aktörü doğrularıyla, yanlışlarıyla objektif değerlendirememe, tarihten tamamen koparıp mesihleştirme ve tümüyle sahiplenme) Simgesi; bayrak. (Simgelerin fetişleştirmesi dediğimizde karşımıza çıkacak tek bir kavram var; ilkellik) Ayeti kerimesi; Ne mutlu Türküm diyene. (Bu devirde!) İlahisi; 10. yıl marşı. Duası; andımız. Türbesi; Anıtkabir. Şeytanı; iç ve dış düşmanlar. (Muhafazakarlar, Kürtler, gayrimüslimler, sosyalistler... Yani kendileri dışında herkes.) Melekleri; askerler. Kitabı; Nutuk. Efsaneleri; resmi tarih. Cemaati; "endişeli modern"ler. Ayini; resmi tören. (Musolini döneminden kalma. Tuhaf el, kol hareketleri, birbirinin üzerine çıkma, kule yapma vb.)Din elden gidiyor korkusu; bölünme, şeriat, komünizm. Kısacası dogmanın dibi, taş gibi bir din.
İstiklal mahkemelerini, Mustafa Suphilerin boğdurulmasını, Dersim katliamını, Seyit Rıza'nın asılmasını, bu topraklardan kazınan kadim halkların bir daha dönememesini, gayrimüslim doktor ve avukatların bir günde mesleklerinin elinden alınmasını, memurların işten çıkarılmasını, seyahat özgürlüklerinin kısıtlanmasını, Çorlu'daki Yahudilerin iki günde şehri terk etmesi emrini, Trakya Yahudi pogromunu, kadim Kürt halkının bir günde Türk ilan edilmesini, Türkçe dışında dilleri konuşmanın yasaklanmasını, her keline başına ceza kesilmesini, Şark Islahat Planı'nı, İskan Kanunu'nu, Ermeni katlinin baş sorumlularının İngiliz esirler karşılığında teslim alınarak yargılanmaktan kurtarılmasını, tüm bu kadroların sahiplenilmesini, ödüllendirilmesini, fakirlik, perişanlık içindeki halkın tek dayanağı olan moral ve kültürel değerlerinden tamamen kopmaya zorlanmalarını, 25 yıllık diktatoryal yönetimi, toplum mühendisliği ile bu toprakların genetiğiyle oynanmasını, "öz Türk olmayanların bu ülkede sadece köle olma hakkı vardır" anlayışını, güneş dil teorisi, Türk tarih tezi saçmalıklarını... Sabaha kadar yazabilirim. Bunları evet bunları da sevdiniz mi? Bunlarla ne zaman yüzleşeceğiz?
Zaman geçtikçe, çok okunan yazıları güncellemem gerekiyor. Bu yazı da onlardan biri. Daha önce eklediğim bu kısa girişe bazı eklemeler yapmak istiyorum. Bu yazıyı yazdığımdan bu tarafa altı yıl geçmiş. Bu süre içinde Bodrum'da neler değişti? Gözlemlerimi buraya aktarmam gerekiyor çünkü "iş" konusunda çok soru alıyorum ve durum bu yazıyı yazdığım günlere göre çok kötü. Öncelikle şunu belirteyim; Bodrum altı yıl içinde hızla bozuldu, kalabalıklaştı, düzensizleşti. Bodrum şu sıralar İzmir'den sonra en çok göç alan ikinci yer. Ama ne bu kalabalığı kaldıracak alt yapısı var, ne doyuracak iş fırsatı var. Buranın ekonomisi ağırlıklı olarak turizm ve inşaat ile döner. Eğer kendi işinizi -evinizden bilgisayarla- yapabilecekseniz sorun yok. Ama iş arayacaksanız işiniz çok ama çok zor. Çünkü Bodrum'da şöyle bir kural var: Burada ücretler Bodrum işi, kiralar İstanbul işi. Ben göçtüğümde kiralarda üst sınır 1.000-1.200 TL civarıydı, bugün 3.000-4.000 TL lafl
Yeni Giriş Notu: Bugün 4 Mayıs 2021 Salı. Aşağıdaki yazıyı yazdığımda Bodrum'a yakın zamanda yerleşmiş, buranın nimetlerini paylaşmayı seven biriydim. Yazıyı, insanların aklında hayatlarını değiştirme fikri varsa buna destek olmak amacıyla, naif duygularla, açık yüreklilikle yazmıştım. Aradan geçen zaman fikirlerimi değiştirdi maalesef. Çünkü Bodrum'a hayatını değiştirmek değil Bodrum'u değiştirmek isteyenler gelmeye başladı. Bu insanları sevmedim. Kıyıları, tepeleri, boş buldukları her araziyi betona çeviren insanlardan, buralara gelenlerden, Bodrum'un yapısını, kimliğini bozanlardan tiksindim. Bu nedenle benim için artık Bodrum'da nereye yerleşilir diye bir konu yok. Bana nereye yerleşelim diye soranlara cevabım; Bodrum'a yerleşilmez. Bu kadar abur cubur kalabalıkla, burayı şehire çeviren, buranın halkına tepeden bakan, hazımsız, sonradan görme, Bodrum'u ve Ege'yi anlamayan, Halikarnas Balıkçısı'nı restoran sanan bu kitleyle bir arada olmak, tara
Bu girişi yapmak zorunda kaldım çünkü benden kişisel tatil programlarını yapmamı bekleyenler, rezervasyon konusunda yardım isteyenler, kalmayı düşündükleri tesisleri yazıp hangisinde kalalım diye soranlar o kadar çoğaldı ki, tümüne birden cevap yazamadığım için buraya yazıyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim. Bu yazı benim gözlemlerimi anlatıyor. Yani kişisel tercihlerime göre yazdım. Buraya yazmadığım konularda bilgi sahibi değilim. Ve lütfen kişisel tatiliniz için benden güzergah, yemek mekanı, bölge vb. talep etmeyin. Veya "nerede kalalım?" veya "çocuğumla geliyorum, kum nerede iyidir, deniz Mayıs ayında soğuk mudur?" gibi sorular yöneltmeyin. Bildiklerim yazdıklarımdan ibaret. Bu sorulara cevap veremeyeceğim. Şimdi yazıya başlayabilirim... Diyelim tatilinizi Bodrum’da geçirmeye karar verdiniz. İlk söyleyeceğim, keşke Haziran ayında gelseydiniz. Ama artık çok geç. Yıllık izninizi Temmuz ve Ağustos aylarında kullanmak zorundaysanız kalabalığı göze alıy
Offfffffffffffffff..... Söylenecek birşey bulamıyorum ama yazdıklarınızın altına ben de imzamı atıyorum.. Dostçakalın...
YanıtlaSilharika :)
YanıtlaSilBir yanı Trakyalı, diğer yanı da Sivas'ta katledilenlerden olan biri olarak diyorum ki ya Trakya'da ya da Ege'de olacağız İstanbul'da her geçen gün artan yalnızlık ve öteki hissinden kurtulmak için...
YanıtlaSilGerçekten umut dolu görüntüler..
Yeni yaşamınıza dair paylaşımlarınızdan, bloğunuzdan fevkalade yararlandım. Tüm yazılarınızı okudum, okuyorum. Teşekkürler... Gerçi Bodrum'da yaşayan arkadaşlarım da söylemişti, şimdi daha iyi anlıyorum ki çok Kemalist. Anarşisti bol Yunanistan sahilleri ya da adalarını mı düşünsem acaba :) (Not: Aşağıdaki Yıldırım Türker'in yazısını paylaşan benim, ismimi yazmayı atlamışım kusuruma bakmayın lütfen.)
YanıtlaSilSerhad Kara
Bodrum ne kadar Kemalist bilmiyorum ama Atatürk'ü çok sevdiğimiz doğru. Biliyorsunuz bazen ikisini karıştıranlar var.
SilHocam Sayende ben Bodrumu hergün biraz daha fazla seviyorum....
YanıtlaSilDegerli yöneticilerimiz Suriyeden getirdikleri AKP li Araplari (oy icin TC Vatandasi yapilanlari..)Karadeniz ve Ege Sahiline yerlestireceklermis (Alman basininda yayimlandi Turizm ile ilgili bir Haberde okudum. Malesef bizim basinda büyük bir kisminda o cesaret yok..)Özellikle Oy alamadiklari bölgelere "Gavur Izmire" ve Mugla taraflarina...Umarim Bodrum da bundan nasibini almaz....
Hani bazi yazilar vardir güzel kokan Gül gibidirler ama oldukcada dikenli Güller...Son yazinizda biraz öyle olmus ..Ben Gül kokusu aldim...kim neye mustahaksa ondan nasibini almasi dilegi ile...
Dostca kalin
Deniz
Anlayışınız için teşekkür ederim.
Silkim katılmış kim katılmamış diye kulis yapılmayan, bitse de gitsek diyen mahalli yöneticilerin olmadığı, şampiyonluk kutlar gibi piyasa yapmak için çıkılmayan, samimi, adam gibi, olması gerektiği gibi bir yürüyüş... yürüyen herkesin ayağına, alkışlayan herkesin ellerine sağlık...
YanıtlaSilYarı tanrısı (İsa); Mustafa Kemal. (Tarihi bir aktörü doğrularıyla, yanlışlarıyla objektif değerlendirememe, tarihten tamamen koparıp mesihleştirme ve tümüyle sahiplenme) Simgesi; bayrak. (Simgelerin fetişleştirmesi dediğimizde karşımıza çıkacak tek bir kavram var; ilkellik) Ayeti kerimesi; Ne mutlu Türküm diyene. (Bu devirde!) İlahisi; 10. yıl marşı. Duası; andımız. Türbesi; Anıtkabir. Şeytanı; iç ve dış düşmanlar. (Muhafazakarlar, Kürtler, gayrimüslimler, sosyalistler... Yani kendileri dışında herkes.) Melekleri; askerler. Kitabı; Nutuk. Efsaneleri; resmi tarih. Cemaati; "endişeli modern"ler. Ayini; resmi tören. (Musolini döneminden kalma. Tuhaf el, kol hareketleri, birbirinin üzerine çıkma, kule yapma vb.)Din elden gidiyor korkusu; bölünme, şeriat, komünizm. Kısacası dogmanın dibi, taş gibi bir din.
YanıtlaSilİstiklal mahkemelerini, Mustafa Suphilerin boğdurulmasını, Dersim katliamını, Seyit Rıza'nın asılmasını, bu topraklardan kazınan kadim halkların bir daha dönememesini, gayrimüslim doktor ve avukatların bir günde mesleklerinin elinden alınmasını, memurların işten çıkarılmasını, seyahat özgürlüklerinin kısıtlanmasını, Çorlu'daki Yahudilerin iki günde şehri terk etmesi emrini, Trakya Yahudi pogromunu, kadim Kürt halkının bir günde Türk ilan edilmesini, Türkçe dışında dilleri konuşmanın yasaklanmasını, her keline başına ceza kesilmesini, Şark Islahat Planı'nı, İskan Kanunu'nu, Ermeni katlinin baş sorumlularının İngiliz esirler karşılığında teslim alınarak yargılanmaktan kurtarılmasını, tüm bu kadroların sahiplenilmesini, ödüllendirilmesini, fakirlik, perişanlık içindeki halkın tek dayanağı olan moral ve kültürel değerlerinden tamamen kopmaya zorlanmalarını, 25 yıllık diktatoryal yönetimi, toplum mühendisliği ile bu toprakların genetiğiyle oynanmasını, "öz Türk olmayanların bu ülkede sadece köle olma hakkı vardır" anlayışını, güneş dil teorisi, Türk tarih tezi saçmalıklarını... Sabaha kadar yazabilirim. Bunları evet bunları da sevdiniz mi? Bunlarla ne zaman yüzleşeceğiz?
YanıtlaSil