Bir hafta sonunu daha Datça’da geçirelim istedim. Henüz çok
kalabalıklaşmadan Palamutbükü ve Hayıtbükü’nde denize girelim ve tabii Fevzi’de
masamızı kuralım. Bu arada Pazar günü de arkadaşım Gülüşan’ın doğum günüydü,
geçtiğimiz Ekim ayında benim doğum günümde buraya gelmişti, Datça’ya da
geçmiştik, iade-i doğum günü yapalım dedim. Ve Cumartesi sabahı, kuvvetli
lodosta ve biraz da bulutlu bir havada –ki bu mevsim hiç olmazdı- Bodrum’dan
kalkan feribota bindik. İki saat sonra Körmen limanına yanaştığımızda hava
açmaya başladı. İstikamet Palamutbükü deyip kendimizi Mavi-Beyaz otelin
sahiline attık. Burayı daha önce de yazmıştım, Mehmet Bey’in işlettiği
Mavi-Beyaz Palamutbükü’nün en zevkli mekanı. Bu yaz Cumartesi akşamları canlı
caz müziği de başlamış. Nilüfer Verdi, Neşet Ruacan gibi ustalar çalıyorlar. Bu
demektir ki bir Cumartesi gecesi Mavi-Beyaz’da kalınacak.
|
Yaz sezonunda Bodrum-Datça arasında karşılıklı olarak iki, şimdi yüksek sezonda üç sefer yapılıyor. İki saatte karşıdasınız. |
|
Datça'ya yaklaşırken son bulutlar da gitmeye başlamıştı |
|
Bu nokta benim her geçişte durduğum nokta. Galiba cennet burası... Mesudiye. Mesut insanların yeri. |
|
Palamutbükü sahilinde bira saati |
|
Palamutbükü |
|
Palamutbükü |
|
Palamutbükü, Mavi-Beyaz Oteli |
|
Mavi-Beyaz'ın sahili |
Lodos Palamutbükü sahilini öyle bir dövüyordu ki, benim gibi
yıllarca oranın sakin, cam gibi türkuvaz denizine alışan biri için yüzemeyecek
olmak hiç cazip gelmedi. Biz de mevcut durumu kabullenip bira ve öğle uykusu
seansı yaptık. Akşama doğru Datça merkezine geçtik ve Fevzi’deki yemek ayinimiz
için beklemeye başladık.
Fevzi ile tanışalı beş yıl oldu. Beş yıl önce Datça’ya ikinci
gelişimde, biraz önce adını andığım, Palamutbükü’ndeki Mavi-Beyaz’ı işleten
Mehmet Bey’in merkezdeki Türkevi’nde kalmıştık. Datça’yı bilmiyorduk. Sahildeki
balıkçılardan birinde yiyecektik de hangisi iyidir diye bir sormak istemiştik.
Mehmet Bey bize pazarın kurulduğu sokak içinde, yani manzarası olmayan bir
dükkanı önerdi. Fevzi Bey ve eşi birlikte işletirler dedi. Ege mutfağını
seviyorsanız çok memnun kalırsınız, otlar ve deniz mahsulü üzerine zengin
menüsü vardır, yalnız biraz aksi bir adamdır bilginiz olsun diye ekledi. Bu
benim için iyi not oldu çünkü aksi insanları severim. Yani işinde aksi
olanlardan söz ediyorum. İşini iyi yapan adam biraz aksi olabilir, hakkıdır.
Sonra yıllar içinde Fevzi ile dost olunca bu aksiliğinin tam dediğim gibi bir
şey olduğunu gördüm. Şahane sohbeti olan, doğa aşığı, dost insan Fevzi’nin
mekanına gidip haydari isterseniz tabii aksileşir ve sizi ocakbaşına gönderir.
Benzer bir üslup bizim Bodrum’daki Marmit’in sahibi Serdar’da da vardır. Uzun
yıllar ailesiyle birlikte Yeşilköy’deki Marmit’i işletti ve biz o zamanlar sırf
o lezzetli Güney Amerika mutfağını yiyelim diye Fenerbahçe’den kalkıp
Yeşilköy’e giderdik. Serdar’ın dükkanı bir apartmanın altındaydı ve kapısı
ahşap bir daire kapısı gibiydi. Zil çalınca delikten bakar tipi gözü tutmazsa
yerim yok derdi. Yahu etme eyleme dükkanda yer var desek de inatla almazdı. Bir
akşam masamıza gelip siparişleri alıyordu, ben de kızdırmak için döner istiyorum
dedim. Benim et siparişimi ne yaptı etti, ince kesip dönere benzetti, aceleden
bir de pide yaptı üstüne koydu öyle getirdi. Şimdi yeri Bodrum’da Pannonica’nın
karşısında. Arada uğruyorum. Neyse konuyu dağıtmayalım...
|
Datça merkezi |
|
Fevzi'de masa başında |
|
Fevzi, Gülüşan ve bendeniz. |
|
Fevzi'nin Yeri |
|
Fevzi sıkı Karşıyaka'lıdır... 35,5 yani. |
|
Şu sıralar Fevzi'de çalışan, yakında İtalya'ya vatanına dönecek olan Antonio. Anlattıkları doğruysa o verilerle dizi film yapılır. Yarısı doğruysa uzun metraj filme uyar... Şahane Türkçe konuşuyor ve eski Türkçe'ye de hakim. Hattı zatında, hülasa gibi kelimeleri kullanıyor. Sekiz kere evlenmiş. Son karısı Mardin'li süryani. Antonio Müslüman olmuş, cuma namazına gidiyor. Sicilya'lı. Sicilya'da 300 dönüm arazi içinde deden kalma şatomsu evde yaşıyormuş. Elektrik yok, kandille aydınlanıyormuş. Daha devam edeyim mi?... |
Fevzi gerçek bir lezzet virtüözü. Üstüne basıp geçtiğimiz otlardan
öyle mezeler yapıyor ki şaşakalıyorsunuz. Ben ot kültürümün gelişimini ona
borçluyum. Bütün bir kışı, Datça’nın dağlarında, tepelerinde ot toplayarak
geçiriyor. Sonra ekibi kuruyor ve o otlar haftalarca ayıklanıyor, porsiyonlar
halinde ayrılıyor. Bizim dilimizde ‘ot yolmak’ diye bir tabir vardır. Hani zor
işler için kullanırız. İşte o tabirin hayata geçmiş hali Fevzi’nin dükkanında
kış boyu yaşanıyor. Bu zahmetli iş bir tarafa, hangi ot ile ne yapılır, ayrı
bir uzmanlık konusu. Sizin için, benim için hepsi ot nihayetinde. Ama öyle
değil tabii. Dedim ya, bazen kışın ben de Fevzi ile tepelerde gezinirken hop bi
dakka, bak bu turp otu diyor mesela. Ben aceleyle otun üstüne bastığım ayağımı
çekiyorum. İddialı Ege mutfağı kitaplarına bakıyorum da ot tarifi hep aynı;
Suyu kaynatın, kaynayınca otu atın, üç-beş dakika sonra rengi koyu yeşil
olmadan çıkarın. Üstüne sarmısak zeytinyağı dökün... Afiyet olsun. E bu kadar
değil ki. Bunu ben de kışın evde yapıyorum. Fevzi’nin yaptığı otlar gibi
olmuyor ama. İşte uzmanlık böyle bir şey. El, göz ayarı diye bir şey var.
|
O gece dolunay vardı, müthişti... |
|
Fevzi'nin mutfağından |
Gurme değilim ama iyi yemeği bir şekilde anlıyorum diyeyim. Öyle
geniş bir yelpazeden söz etmiyorum. Benimki deniz mahsulleri ve Ege otları ile
sınırlı sayılır. Fevzi zaman içinde onu ona katarak yeni lezzetler deniyor. Bu
iş çok hassas bir konu. Kışın gittiğimde yeni denediği bir yemeği masaya
getiriyor. Tadım yapıyoruz. Geçen kış yediğim enginarlı lagos ile sübyeli
makarnayı unutmuyorum. Enginarlı lagos menüsüne girdi. Ha bir de enginarlı
sübye vardı. Sübye bana çok ağır geldiğinden pek yiyemiyorum ama enginarın
hafifliği ve ekşiliği ile sübye bir araya gelince çok farklı bir lezzet ortaya
çıkmıştı. İşte benim sevdiğim tarz bu gibi denemeler. Yoksa tahine batırılmış
simit ve yanında rozbife sarılı sucuk değil.
İşte Cumartesi akşamı da masamızı kurarken kendimizi Fevzi’ye
teslim ettik. Patron sensin, ne getirirsen onu yiyeceğiz dedik. Beş sene içinde
yemediğim mezesi kalmadı ama Gülüşan ilk kez yiyeceği için ot ağırlıklı bir
menüyle başladık. Ki burada masanın giriş bölümünü görüyorsunuz. Arada gelen
sıcakların son çeşitlerini çekemedim çünkü hava karardı, flaşlı da iyi sonuç
çıkmıyor. Hem onlar için bir daha gitme nedenim olsun istiyorum. Gece boyunca,
hep olduğu gibi sohbet sıkıydı. Masamıza gelenler gidenler oldu. Fevzi’nin
olduğu masada çok rakı içilir, bu gelenek bozulmadı ama ben kendimi tuttum.
Çünkü sonra hatırlamadığım zamanlar oluyor. Geçen kış ikimiz uzun sohbet
sonunda bir kilo rakı bitirdiğimizi biliyorum da...
|
Bu giriş desem... |
|
Fava |
|
Mor sultan |
|
Kabaki |
|
Çintar ızgara |
|
Patpuf (Patlıcan üstünde peynir falan... bir acayip lezzet ki anlatamayacağım) |
Fevzi bu işe mecburiyetten girmiş aslında. Yani asıl işi bu
değilken bir alacak meselesinden dolayı dükkan üstüne kalmış. Verdiği borcun
karşılığını tabak, çatal, bıçak olarak almış ve mecburen işletmeci olmuş. Hikayesi
ilginçtir. Karşıyaka’da yaşayan Fevzi ve Semra çifti o sıralarda bir kaç
yaşında olan oğulları Arda ile birlikte borcunu bir türlü ödemeyen, ha bugün ha
yarın diye sallayan Datça’daki arkadaşlarını yerinde görmek istiyorlar. Hani bu
Datça ne menem bir yerdir diye de merakla bir bakalım diyorlar, atlıyorlar
arabaya Datça’ya varıyorlar. Geliş o geliş. Datça’ya vuruluyorlar. Dediğim gibi
üstlerine kalan işletmeyi de yavaş yavaş adam etmeye başlıyorlar. Yöre
insanlarından tarifler öğreniyorlar, araştırıyorlar, yaratıyorlar ve bugünkü
Fevzi’nin Yeri’ni meydana getiriyorlar. Yıllar içinde yollar ayrılıyor, dükkanı
şimdilerde Fevzi sürdürüyor.
|
Patlıcan gömme |
|
İstifno |
|
Şevketi bostan |
|
Kara hindibağ |
|
Tilkişen |
|
Dalleme |
|
Kapari filizi |
|
Deniz ıspanağı |
|
Deniz börülcesi |
|
Radika |
|
Kışıyak |
|
Eşşek helvası |
|
Menengiç |
|
Acılı badem ezme |
|
Sarımsaklı tulum |
|
İlerleyen saatlerde masanın hali |
Cumartesi akşamı Fevzi’deki ayinimizi bitirdikten sonra geceyi
daha uzatmadan otele döndük. Pazar sabahı kahvaltıdan sonra bu sefer
Hayıtbükü’ne gidelim dedik. Orada çok sevdiğim mekan olan Ortam’a uğramak ve
öğlen de oranın güzel mezelerinden yemek iyi fikirdi. Hayıtbükü ramazandan
sonra çok kalabalıklaşacak ve okullar açılana kadar bu böyle sürecek. Sadece
Hayıt değil bütün Ege sahilleri için aynı durum söz konusu. O yüzden eylül
mehtabını Hayıt’ta Ortam’ın kumsalında, ayaklar sudayken seyretmenin tadına
varmak müthiş olacak. Bunu bir kez yapmıştım, aklımdan çıkmıyor.
|
Hayatımın sonuna kadar gücümün olmasını ve Ege'de şu manzaraları bir daha bir daha gezerek, görerek yaşamak isterim |
|
Hayıtbükü |
|
Hayıtbükü Ortam'da öğle yemeği... meze ve bira |
|
Hayıtbükü |
|
Körmen limanı |
|
Datça'dan ayrılırken |
|
Bodrum'a yaklaşırken |
Saat 17:30 feribotuna binip, Bodrum’a döndük. Şahane bir iki gün
geçti. Datça her zaman iyi geliyor zaten.
Bu yazıda anlatmaya çalıştığım ve görüntülerine yer verdiğim
mezeleri tatmak isterseniz yolunuzu Datça’ya düşürmelisiniz. Eğer yemek yemek
sizin için karın doyurmanın ötesinde bir iş ise ne yapıp yapıp Fevzi’ye
gitmelisiniz. Bodrum’dan yaz aylarında günde üç defa Datça’ya feribot var. İki
saatte karşı kıyıdasınız. Günü büklerde denize girerek değerlendirin, akşam da
merkeze geçin ve Fevzi’de masayı kurun. Gerçek Ege otları nasıl yapılırmış
yerinde tadın. Sonra İstanbul’da bu işi yaptığını iddia eden Doğa Balık gibi
mekanlara gittiğinizde lezzeti kıyaslayın.
Yemeğin sonunda gelen dondurmalı enginar tatlısının fotoğrafına,
karanlık ve flu olduğu için burada yer veremedim. Mecburen bir daha gidip
çekeceğim (!). Ama siz istemeyi unutmayın. Bir not daha; Rakının sonunda
yabanmersini veya keçiboynuzu likörünü mutlaka tadın. Ve bana Fevzi’den kadeh
kaldırın. Ben Bodrum’dan size eşlik ederim. Bu güzel insanı tanıyın, kendi
elleriyle yarattıklarını tadın....
Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba.. Sondan geriye doğru bakmaya başladım paylaşılarınıza.. Şu yaz sıcağında ilaç gibi geliyor vallahi. Kaleminize, anlatınıza sağlık Serdar Bey..
YanıtlaSilGecen yaz Fevzi Bey'in restoranina annemi de goturdum, nefis bir sofra kurdu bize Arda. Cok guzel bir gece gecirdik, hatta kendisiyle resim bile cektirdik. Bu sene insallah tekrar gitmek nasip olur. Muhtesem yazinizi ve resimlerinizi paylastiginiz icin cok tesekkurler.
YanıtlaSilSanki ben yazmışım :)))))
YanıtlaSilEllerinize sağlık. Gözlemleriniz müthiş.
"şimdilik" büyük şehirden selamlar.
Merhaba Serdar bey. Kaleminize sağlık. Takipteyim. Ben de yazıyorum kendimce, Daha çok çoluk çocuk üzerine.
YanıtlaSil