Yıllar önce Bodrum'a, ardından on dört yıl sonra da Gökova'ya göçen bir İstanbullunun gözünden, Glaros adındaki yelkenli teknesiyle yaptığı seyirler, bu coğrafyadan, Ege koylarından ve karşı adalardan hayatına dair notlar.
Bodrum'da yılbaşı.
Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
-
Yeni
yıla öyle bir giriş yaptık ki, dün kendime gelemedim. Günü yatay seyirde
geçirdim. Aslında sabahın beşinde yatınca dünden pek bir şey anlamadım ya.
Yılbaşı
akşamları evde olmayı sevmiyorum. Bir iki kere evde oldum, onikide yattığımı
hatırlıyorum. Dışarıda olunca da öyle özel süslenmiş, canlı müzikli yerlerde
olmayı da istemiyorum. Bir kaç kere yurt dışına gitmiştim, oralarda olmak da
çok sevimsiz. Gereksiz kalabalıklar, o şehrin meydanına gitmek gibi bir
zorunluluk bana göre değil. Ama bir keresinde Sicilya’da
Palermo’daydık, o daha farklıydı. Ne de olsa Paris, Londra gibi marka bir yer
değildi ve yerel halk ile birlikte yeni yıla girmiştik. O seyahatimden bir bölüm aktarayım; biz arkadaş grubuyla ve turla gidiyorduk. Tek başımıza Sicilya’ya
gidecek bilgimiz yoktu. İnternetin de yaygın olmadığı yıllardan söz ediyorum. Nerede
kalınır, nasıl bilet buluruz falan uzun işler. Havalimanında, fazla muhabbet
etmek istemediğim “dahi” bir ressamımız ve eşiyle karşılaşmıştık. Bizim ekipte
de herkes tasarımcı filan, millet birbirini tanıyor. Neyse dedim, koca
havalimanında binlerce yolcuyuz aynı yere gidecek değiliz ya. Selamlaştık.
Derken pasaport kuyruğunda bir kaç kişi önümdeydi. Olur ya. Pasaporttan geçtik
a-a bizim turun standında bekliyor arkadaş. Eh dedim tur şirketi büyük bir
şirket, onlar da Sicilya’ya gelecek değil ya, Paris’e, Roma’ya filan
gidiyorlardır. Bir de baktım aynı uçağa biniyoruz. Görevlilere sordum, bizim
uçaktan inenler dört ayrı otele dağılıyormuş. İnsaf dedim aynı otele düşecek değiliz
ya... Otele vardık, resepsiyonda karşılaştık. Son durumu aktarıyorum; “Biz
yalnızız, yılbaşı akşamı nereye gidiyorsanız size katılabilir miyiz?” deyince
yok olmaz mı diyeceğiz. Son hatırladığım yılbaşı akşamı, Palermo’da otantik bir
restoranda kadeh tokuşturuyorduk.
Bodrum’a yerleştikten sonra bir yıl Roma’ya gitmiştik. Şiddetli yağmurdan dolayı Roma hakkında pek bir şey bilmiyorum. Vatikan oradaydı galiba...
Yılbaşından önceki gün Datça'dan Fevzi geldi, Gemibaşı'nda Bodrum dili yedik
Sonraki
yıllar hep Bodrum’daydım. Son üç yıldır da Mahmut Kaptan’dayız. Çünkü kaptanın
mekanı yılbaşı için özel bir hazırlık yapmıyor. Her gidişimizde neyse yine o. Yine
Alper Abi yanımıza oturdu, “Şimdi uzaklardasın”dan girip “İki keklik”ten
çıktık, arada “Kalamış”a uğradık. İki gün önce Datça’dan dostum Fevzi Bodrum’a
gelmişti. İşini halledemeyince yılbaşı gecesi de kaldı. Bu arada İstanbul’dan
Didem ve Leyla dostlar da geldiler o akşam Kaptan’da birlikteydik.
Mahmut Kaptan'da yılbaşı havası
Millet gelmeden önce...
Kaptan ve Fevzi ile yılbaşı akşamı
Kardeşim Sena, İstanbul'dan çok eski arkadaşım Didem, Fezvi, Alper Abi, Atilla ve yine İstanbul'dan gelen dostumuz Leyla
Kardeşim Sena ile. Benim gözler yarı kapalı ama fotoğrafta böyle. Yani uyumuyordum
Yılbaşının
Mahmut Kaptan’da tek farkı, tam yeni yıla girerken davulcu, kemancı ve klarnetçinin gelmesi. Onlar da gelince ortalık tam cümbüş oluyor. Normalde bana kimse o
müziği dinletemez ama Mahmut Kaptan’ın ortamı ve Bodrum çok farklı işte.
Saat onikiyi hemen geçer geçmez
Ne diyeyim... Mahmut abi o akşam kırdı geçirdi ortalığı
Mahmut Kaptan'da saat onikide ne oluyordu diye merak ederseniz şuna göz atıverin;
Gece
saatler ikiyi gösterirken yürüye yürüye Zazu’ya geçtik. Yani her zaman yaptığımız gibi. Zazu çok formundaydı. Canlı müzik bitmiş, Memo diceylik yapmaya başlamıştı.
Millet yükünü tutmuş, keyifler yerindeydi. Bizim çetenin Bodrum’da olanları da
bizim gibi, gittikleri yerden Zazu’ya gelmişlerdi. Eve döndüğümde sabahın
beşiydi galiba. Hal böyle olunca dünü yatay seyirde geçirmem normal. On saatlik
bir uykudan sonra bu sabah da güneşe uyanınca fabrika ayarlarına döndüm. Aralıklarla
bir hafta süren lodos fırtınası ve yer yer çok şiddetlenen yağmurlu günlerden
sonra Bodrum alıştığımız mavi gökyüzüyle selamladı.
Zazu'da jilet attıracak, duygusal bir şarkı seslendirirken (!) Elimdeki traş fırçasını nereden buldum acaba?
Sabah beşte yatınca dünü işte burada yatay seyirde geçirdim
Bu sabah güneşli Bodrum'a uyandık
Normal hayata döndük. Pazar alışverişi falan...
Akşam yürüyüşünden
Geçen
yılın son akşamını dostlarla beraber eğlenerek, ağzımızın tadı yerinde olarak
geçirdim. Yeni yılın ilk saatlerini de genişletilmiş dost ekibiyle yani çeteyle
Zazu’da, sevdiğimiz mekanda geçirmiş olduk.
Özetle, iyi bir yılbaşıydı. Böyle iyi başladı, iyi devam etsin ve iyi bitsin... Ki
yenisi de iyiliklerle gelsin.
Zaman geçtikçe, çok okunan yazıları güncellemem gerekiyor. Bu yazı da onlardan biri. Daha önce eklediğim bu kısa girişe bazı eklemeler yapmak istiyorum. Bu yazıyı yazdığımdan bu tarafa altı yıl geçmiş. Bu süre içinde Bodrum'da neler değişti? Gözlemlerimi buraya aktarmam gerekiyor çünkü "iş" konusunda çok soru alıyorum ve durum bu yazıyı yazdığım günlere göre çok kötü. Öncelikle şunu belirteyim; Bodrum altı yıl içinde hızla bozuldu, kalabalıklaştı, düzensizleşti. Bodrum şu sıralar İzmir'den sonra en çok göç alan ikinci yer. Ama ne bu kalabalığı kaldıracak alt yapısı var, ne doyuracak iş fırsatı var. Buranın ekonomisi ağırlıklı olarak turizm ve inşaat ile döner. Eğer kendi işinizi -evinizden bilgisayarla- yapabilecekseniz sorun yok. Ama iş arayacaksanız işiniz çok ama çok zor. Çünkü Bodrum'da şöyle bir kural var: Burada ücretler Bodrum işi, kiralar İstanbul işi. Ben göçtüğümde kiralarda üst sınır 1.000-1.200 TL civarıydı, bugün 3.000-4.000 TL lafl
Yeni Giriş Notu: Bugün 4 Mayıs 2021 Salı. Aşağıdaki yazıyı yazdığımda Bodrum'a yakın zamanda yerleşmiş, buranın nimetlerini paylaşmayı seven biriydim. Yazıyı, insanların aklında hayatlarını değiştirme fikri varsa buna destek olmak amacıyla, naif duygularla, açık yüreklilikle yazmıştım. Aradan geçen zaman fikirlerimi değiştirdi maalesef. Çünkü Bodrum'a hayatını değiştirmek değil Bodrum'u değiştirmek isteyenler gelmeye başladı. Bu insanları sevmedim. Kıyıları, tepeleri, boş buldukları her araziyi betona çeviren insanlardan, buralara gelenlerden, Bodrum'un yapısını, kimliğini bozanlardan tiksindim. Bu nedenle benim için artık Bodrum'da nereye yerleşilir diye bir konu yok. Bana nereye yerleşelim diye soranlara cevabım; Bodrum'a yerleşilmez. Bu kadar abur cubur kalabalıkla, burayı şehire çeviren, buranın halkına tepeden bakan, hazımsız, sonradan görme, Bodrum'u ve Ege'yi anlamayan, Halikarnas Balıkçısı'nı restoran sanan bu kitleyle bir arada olmak, tara
Bu girişi yapmak zorunda kaldım çünkü benden kişisel tatil programlarını yapmamı bekleyenler, rezervasyon konusunda yardım isteyenler, kalmayı düşündükleri tesisleri yazıp hangisinde kalalım diye soranlar o kadar çoğaldı ki, tümüne birden cevap yazamadığım için buraya yazıyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim. Bu yazı benim gözlemlerimi anlatıyor. Yani kişisel tercihlerime göre yazdım. Buraya yazmadığım konularda bilgi sahibi değilim. Ve lütfen kişisel tatiliniz için benden güzergah, yemek mekanı, bölge vb. talep etmeyin. Veya "nerede kalalım?" veya "çocuğumla geliyorum, kum nerede iyidir, deniz Mayıs ayında soğuk mudur?" gibi sorular yöneltmeyin. Bildiklerim yazdıklarımdan ibaret. Bu sorulara cevap veremeyeceğim. Şimdi yazıya başlayabilirim... Diyelim tatilinizi Bodrum’da geçirmeye karar verdiniz. İlk söyleyeceğim, keşke Haziran ayında gelseydiniz. Ama artık çok geç. Yıllık izninizi Temmuz ve Ağustos aylarında kullanmak zorundaysanız kalabalığı göze alıy
iyi seneler:) keyifli bir akşam olmuş, 2015 hep böyle keyifli geçsin:)
YanıtlaSilHangi şarkıydı acaba?Mahsuru yoksa merak ettik:))
YanıtlaSilBir şakaydı... Şarkı söylemedim.
Sil